Rhea içerideki ölüm yiyenlere saldırmış, Ginny'yi kurtarmaya çalışmış ve Molly'nin Bellatrix'i öldürmesi üzerine derin bir nefes vermişti. Ölüm Yiyenlerin çoğu kaçmış, çoğu da ölmüştü savaşta.
Harry ise dışarıda Voldemort'u öldürmüştü.
Mattheo bunca zamandır onları bulmaya çalışıyordu. Önce annesinin ölmesini izledi, sonra babasının ölmesini izledi. Sıra kendisine gelecek diye saklanmak için bir sürü yer aramıştı.
Ta ki Rhea onu görene kadar.
"Mattheo."
Mattheo'nun gözleri ardına kadar açıldı. Adını duymayı beklemiyordu ama nedense kalbinde bir çatırdama oluştu. Kendisini öldüreceğinden emindi, Rhea'ya çok zorbalık yapmıştı ama genç kız hiçbir şekilde kendisine istediğini vermemişti.
"Sakın, sakın beni öldürme. Lütfen, Rhea hiçbir şey yapmadım." Rhea ilk defa adını ondan duymuştu. Mattheo'ya kalırsa Rhea 'iğrenç bulanık, bulanık, aptal küçük kız' olmuştu. Nadirende soyadıyla seslenirdi.
"Mattheo—
"Lütfen, al bak asam." Mattheo asasını yere bıraktı ve iki elini yana kaldırdı. Rhea onun yüzünü inceledi. Çiziklerle dolmuştu ve biraz da kirli görünüyordu. Gözleri kıpkırmızıydı. Yanağından bir damla yaş aktı. "Seni öldürmeyeceğim. Neden bunu yapayım?" dedi Rhea sakin ve güven verir bir tavırla. Ona yaklaştı ve asasını yerden alıp ona uzattı. Mattheo tereddütlü bir şekilde asayı aldı ve onun gerçekten bir şey yapmayacağını anladığında hareketlerinden pişman oldu.
Duvara yaklaştı ve dibine çöktü. Rhea'da onun yanına oturdu. "Beni yetkililere vereceksin, değil mi?" dedi Mattheo. Rhea ona baktı. "Sen bir şey yapmadın ki."
"Nereden biliyorsun? Seni o kadar zorbaladım. Ya St. Mungo yağmalanırken oradaki Ölüm Yiyenlerin birisi bensem?"
Rhea buna karşılık bir şey demedi ve başını önüne çevirdi. Mattheo, o önüne baktığında birkaç saniye ona baktı. "Özür dilerim." dedi fısıldayarak. Rhea yavaşça başını ona kaldırdı ve başıyla onayladı. "Seni affedebilirim."
Mattheo bu kez omuzlarını silkti. "Ben özrümü diledim. Gerisi sana kalmış."
"Seni affetmemi istediğini biliyorum Mattheo. Şu an düşündüğünden daha savunmasızsın." Mattheo anında başını başka tarafa çevirdi.
"Arkadaşların seni merak eder." dedi Mattheo konuyu değiştirerek. Rhea ise birkaç saniye sessizliğin ardından, "Senin bana daha çok ihtiyacın var." dedi. Mattheo bir şey söyleyemedi. Genç kızın haklı olduğunu biliyordu. Rhea'nın kolu, Mattheo'nun arkasından geçip omzuna uzandı ve Mattheo tereddüt etmeden başını Rhea'nın omzuna yaslayarak ona yaklaştı.
Tuttuğu göz yaşları birer birer akmaya başladığında Rhea ona sımsıkı sarıldı. "Annemi de babamı da öldürdüler..."
"Acını anlıyorum Mattheo. Ama—
"Yapmak zorundalardı. Anlamak istemezdim ama bende anlıyorum. Hiçbir zaman bunun bir parçası olmak istemedim." Mattheo'nun tek istediği bir aile olmuştu her zaman. Uzaktanda olsa Draco'ya imrenmişti anne konusunda. Baba tarafındanda imreniyordu aslında. Lucius, Voldemort döndüğünde çocuğunu hep ihmal etmiş olsa da önceden çocuğuna sevgi gösterirdi.
Mattheo bunu bile görememişti.
"Özür dilerim, çok özür dilerim. Keşke elimden bir şey gelse." dedi Rhea. Mattheo yutkundu ve başını Rhea'nın omzuna gömüp ağlamaya devam etti.
Birkaç dakika sonra yavaşça sakinleştiğinde sordu, "Azkaban'a mı gönderileceğim?"
"Hayır, söz veriyorum oraya gönderilmeyeceksin."
"Ne?" Mattheo umut dolu gözlerle ona baktı. Kendini borçlu hissediyordu Rhea'ya karşı. "Harry ile konuşacağım. Onu ikna edeceğim. Tanıklık yapacak ve eminim o da bunlarla hiçbir alakanın olmasını istemediğini biliyordur."
"Hepinize karşı çok kötü davrandım. Sen beni affetmiş olabilirsin ama bütün okul affetmez."
"Hepimiz bir şeylerle başa çıkıyorduk Mattheo. Hepimizin başa çıkma şekli farklıydı. Harry, Malfoy Malikanesine getirildiğinde ikinizde onu ele vermediniz."
"Bu bir şey değil..."
"Bu bir şey, Mattheo. Savaşın gidişatını değiştirdin."
"Hayır, sadece... babamın aptallığıydı. Mürver asa hiçbir zaman Snape'e ait olmadı. Ve o bunu düşünemedi."
"O zaman asa en başında Draco'ya aitti."
"Tabii sonra Potter onu asasız bıraktı ve böylece Mürver asa ona itaat etmeye başladı."
"Yani Voldemort..."
"Draco'yu da öldürse o asa Potter'a ait olduğu için kazanamayacaktı."
"Ve sen bunu biliyordun. Babana hiçbir şey söylemedin."
"Söyleyemezdim. Söylemeyi çok düşündüm ama o asla... bana babalık yapmayacaktı. Zaten hiçbir türlü de yanımda olmamıştı."
"Doğru olanı yaptın Mattheo. Merak etme, Azkaban'a girmeyeceksin. Bana güveniyor mu—
Mattheo daha fazla dayanamadı ve Rhea konuştukça hareket eden o kalın dudaklarına dudaklarını kapattı. Rhea'nın gözleri ardına kadar açıldı ama kendini karşılık vermekten alıkoyamadı.
Böylece ikisinin hikayesi orada başlamış oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Love Mine All Mine
FanfictionMattheo: Hâlâ o sikikle sevgili misin? Rhea: Sadece birkaç saat oldu Mattheo. Mattheo: Siktir.