chapter 1 ➢ arrow and angel

208 37 155
                                    

bölüm 1 - ok ve melek

bir hafta önce...

jay |
Yılın son çeyreğini uğurlamak ve yeni yılı onurlandırmak için seçilen krallıkta, kutlama balosuna bir kaç hafta kalmıştı. Şimdi ise sarhoş olma gelenekleri için düzenlenen içki partisindeydik.

Sunghoon'a daima göz kulak olmam gerekiyordu. Çünkü o hayır diyemeyen biriydi ve içki dağıtan edepsiz periler eminim ki bu gece için prenslerden biriyle yatmak için can atıyorlar.

Elimdeki ince şarap bardağını yavaşça çevirirken etrafı süzüyordum. Sunghoon şimdiden fazlasıyla eğlenmeye başlamıştı. Kuzenim diye demiyorum ama gerçekten eğlenceye ve haylazlığa çok yatkındır, sadece belli etmiyordu. Son zamanlarda bereket krallığının veliaht prensiyle tesadüfen yolları kesişiyor ve hemen kaynaşıyorlardı.

Heeseung iyi çoçuktu, bir kaç kez görüşmüş olsak bile asla kibarlığından ve nazikliğinden ödün vermemişti. Ayrıca toprakların en iyi kemancısı derlerdi ona. Ailelerinde bu topraklara bereket dağıtmak asıl güçleriydi fakat damarlarındaki asil kanda ondan önce yaşamış büyük sanatçılarında etkisi vardı.

Bizim ailemiz ise bir kaç yıl önceki trajedik geçmiş yüzünden kötüydü. O geçmişten sonra tahta çıkan kişi Sunghoon'un babasıydı, mecburen çıktığı için önemi yoktu. Ancak trajediden sonra tahta çıkacak ilk veliaht prens Sunghoon oluyordu. Onun görevleri ve önemi büyüktü ama babasının varlığı onu gevşetiyordu.

Canım sıkılmaya başlamıştı. Bu partilerdeki içkilerin etkisi hava karardıktan sonra kendini gösteriyordu. Dışarı çıkmak için zamanım fazlasıyla vardı. Eğlenen kuzenimin yanına gidip yavaşça bir çimdik attım.

"Ah Jay, yine ne yaptım?"

"Şaşırtıcıdır ki bir şey yapmadın. Sadece..
fazla sıkıldım, biliyosun bu ortamlara katlanamıyorum."

"Tamam, git hava al, orman çok güzelmiş öyle dediler. Ama hava kararmadan geri dön yoksa şurdaki su perisi beni yatağa zincirleyebilir. Hem maviden nefret ederim, garip garip bakıyor."

"Geç kalırsam en azından nerde olucağını anlamış oldum. Hem mavinin içine girmeden sevip sevmediğini anlayamazsın. Kısacası size iyi eğlenceler prensim."

Yavaşça önünde eğildim. Eğildiğimde eliyle boynuma çimdik attı.

"Aptal şakalarını kendine sakla piç kurusu."
fısıldayarak hırladı, küfretmişti çünkü. Küfür ettiği duyulursa su perisi tarafından sabaha kadar eğlence kurbanı olmak daha masum olurdu. Kafamı tamam anlamında sallayıp yavaşça çıktım ordan.

Çıktığım gibi yüzüme vuran kış soğuğu, içtiğim onca elma şarabını unutturmuştu. Neyseki kanımı kaynattıkları için uzun süre sıcak kalıcaktım.

Okumu ve yayımı alıp bahsettikleri ormana girdim. Belki avlanırdım, canım isterse tabi. Ayağımın altında karla birlikte ezip geçtiğim otlardan çıkan ses dışında normal hiçbir ses yoktu. Ama cidden bahsettikleri gibiydi. Orman o kadar muhteşemdi ki gözlerimi göğe doğru yükselen ağaçlardan alamıyordum.
Taa ki bir ceylanın hızlı nefeslerini duyana kadar.

Yakınlarımdaydı. Sırtımdan okumun birini alıp yaya yerleştirdim. Nefeslerinin sesi yukarıdan geliyordu. Yukarısı ise küçük bir tepeydi, oraya doğru çıkmaya başladım. Ağacın birinin ardına saklandığımda gördüğüm manzara nefeslerimi sıkılaştırdı.

revéuse | jaykeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin