arkadaşının parmakları arasından yükselen topu izledi gyuvin. nereye gittiğini takip edip adımını aldı. dizlerinden güç alıp yüksekçe zıpladı. kendisiyle beraber yükselen blokla en köşedeki oyuncunun eline vurdu smacını. bloktan dışarı çıkmıştı. sevinçle arkasına dönüp hırsla bağırdı.
"aferin lan sana." gyuvin'in saçını karıştıran hao ve sırtını okşayan pasör arkadaşı jeonghyeonla sarmalanmıştı.
yanda duran antrenörleri park serim, gyuvin'in onun yanına gitmesiyle yavaşça omzuna vurdu. bugün performansında varını yoğunu ortaya koyuyordu.
bugün ekstra bir hırslanmıştı bu maç için. kendisi de sebebini bilmiyordu. belki de tribünlerde oturan eski sevgilisi yüzündendir?
hao'yu desteklemeye gelen sevgilisi hanbin ve hyungunu yalnız bırakmayan gunwook tribünde oturuyordu.
kötü bir şekilde ayrılmamışlardı, hatta anlaşmışlardı bu konuda. sadece ara vereceklerini eğer böylesi daha iyi gelirse ayrı kalacaklardı. her şey iki eski sevgili için iyi gitse de bu maç ikisi içinde kötü olmuştu.
aslına bakarsak gyuvin için çok kötü bir durum değildi. performansı iyiydi ve takımları 2-0 üstünlük kurmuştu setlerde hırsı yüzünden. ama yine de yavaş yavaş aklından çıkmaya başlayan eski sevgilisini yine tribünde onu izlerken görmek eskileri aklına getiriyordu.
gunwook için ise bu hepten kötü bir durumdu. gyuvin'i aklından zar zor atabilmişti. rüyalarına giren esmer beden ona asla yardımcı olmuyordu bu konuda. şimdi ise tribünde onu izlemek içinde bastırmak istemeyeceği duyguları uyandırıyordu. yanındaki hanbin için kendini ve düşüncelerini frenlemeye çalışıyordu.
gunwook her zaman sevgilisinin voleybol oynayışını büyük bir heyecan ve hayranlıkla izlerdi. gelen sert topları bile alabilmesi, kurtarabilmek için yerlere atlaması ve gelen topa yüksekçe zıplayıp smaç veya plase bırakması onu her zaman gyuvin'e hayran bıraktırırdı.
maç sonları da kazanırsalar sevgilisini tebrik ediyor, kaybederlerse teselli ediyordu. şimdi kazanırlarsa da tebrikleri eskisi gibi olmayacaktı.
düşüncelerinin arasından hanbin'in gyuvin'e yaptığı tezahürat uyandırmıştı. o da isterdi şuan gyuvin diye bağırabilmek.
servis noktasında topu yerde sektiriyordu. havaya yüksekçe atıp adımını aldı. sert servisini rakip takım gayet iyi karşılamıştı. karşı takımın atağını hao ve jeonghyeon kesmeye çalıştı. savunmayı yapan matthew ile top tekrar jeonghyeon'a gitti. geriden pası pasör çaprazını bulmuştu. sungchan kısa gelen pasla plaseyi bıraktı. bu seferde karşı takımın smaçörü atlamıştı topa.
az önce yaptığı etkisiz bloğu bunla kapatacaktı hao. karşı smaçörle göz göze geldi topu takip etti ve bileklerini kapatarak bloğunu yaptı. üç dakika gibi hissetse de üç saniye falan sürmüştü bloğu.
daha top yere düşmeden ayağa fırlayan sevgilisini hissedebiliyordu. hakemin sayıyı vermesiyle tribüne döndü. tahmin ettiği gibi sevgilisi ayakta alkışlıyordu.
takım olarak birbirlerine sarıldılar. birlikte bloğa çıktığı smaçör arkadaşı hunter'la el çakıştı. maç sayısıydı artık, hepsi aşırı konsantre bir biçimde jeonghyeon'nun atacağı servisi bekliyordu.
servisi etkiliydi, maçı ace ile bitirmişlerdi. savunmadaki matthew ve hunterla sarıldılar önce, sonra aralarına hao girdi. sungchan ve gyuvin farklı alemlerdeydi. ikisi birlikte sarılmışlardı.
sarılan dörtlü kollarını açıp ikisini bekledi. gyuvin'i kolunun altına alıp alnına ufak bir öpücük bıraktı sungchan. o sırada yedekler ve antrenörleri de onlarla birlikteydi. sevinç seremonilerini bitirip karşı takımla selamlaştılar. maçı 3-0 alsalarda onları az terletmemişlerdi.
gunwook ve hanbin birlikte dışarı çıkarken onları beklemeleri gerektiklerini biliyordu. gunwook zamanında bu kapının önünde az beklememişti.
o an anlamıştı gunwook gyuvin'i ne kadar çok özlediğini. özellikle sungchan gyuvin'in alnını öptüğünde hissettiği kıskançlık duygusunun haddi hesabı yoktu. ama bunu hissetmesi haddine değildi.
15-20 dakika sonra bütün takım çıkmıştı. antrenörlerine görüşürüz dedikten sonra hepsi kapının önündeydi. gyuvin sungchan'la el eleydi. bugün maçta olan yakınlıkları da gunwook'un gözünden kaçmamıştı.
hao'nun hanbin'i görüp el sallamasıyla hao oraya doğru koşmaya başlamıştı gyuvin de takımının yanından ayrılıp hanbin, hao, gunwook üçlüsünün yanına gitti.
"benim bebeğim bugün efsane oynadı!" hao hanbin tarafından sarmalanmıştı. "sondaki bloğum nasıldı ama?" "hepiniz çok iyiydiniz, tebrik ederim." gunwook'ta cesaretini toplamıştı. "çok iyiydiniz tebrikler hao hyung, tebrikler gyuvin." gülümseyerek gunwook'a cevap verdi gyuvin "sağol gunwook."
"siz aranızda konuşun gençler. ben haomu kaçırayım o sırada." "hao hyung? ben nasıl gideceğim?" hao bırakması gereken bir gyuvin olduğunu unutmuştu. hao hanbin akıl yürütmeye başlarken gunwook'un sesi duyuldu.
"seni evine ben bırakabilirim."
-
selam ! digerini bitirmeden bunu attim cunku konusunu cok seviyorum
taslaklarda bitirdigim bir fic değil bu yuzden ne sıklıkla bolum atarim bilmiyorum
umarim begenirsiniz
gorusuruzz ! 💌