on

111 11 8
                                        

pgunuk-gyuluvin

pgunuk:
vardin mi eve

gyuluvin:
evet
sen

pgunuk:
eve boyle gidersem bir posta da annemlerden dayak yerim

gyuluvin:
pansuman yaptirdin mi
aceleyle gittim kusura bakma

pgunuk:
ricky yaptiralim dedi de
ben gitmedim

gyuluvin:
saka mi yapiyorsun
nerdesin

pgunuk:
ayni parktayim
biraktigin gibi oturuyorum

gyuluvin:
bekle
gitme sakın bir yere

(...)

gyuvin hızlıca evden çıkıp parka gitti. park akşamları pek tekin bir yer olmuyordu.

okulu zaten eve yakın olduğu için kısa sürede varmıştı parka. gunwook bıraktıkları bankta oturuyordu. burnundaki kan durmuş, dudağındaki ve kaşındaki kan kuruyup siyahlaşmıştı. beyaz okul gömleği topraktan koyulaşmış sağ kolunun bir kısmı kan olmuştu.

gunwook, uzaktan kendisini seyreden gyuvin'i görmüştü. gyuvin gunwook'un onu farketmesiyle yanına gitti. yanına oturup bir süre sessiz kaldı gyuvin. gunwook'un yüzüne bile bakamıyordu. başına ufak bir olay bile gelse bile duygulanıp ağlayan kişi gyuvin değil miydi? şimdi nasıl burada ağlamadan duruyordu ki?

belki de ağlamadan durduğu kısım yanlıştı. gözleri dolmuştu bile. kendisini bırakıp ağlaması gunwook'un tek bir hareketine bakacaktı.

o beklediği harekette çok geçmeden gelmişti. "gyuvin, sarılabilir misin bana?" dolu gözleriyle gunwook'un yüzüne baktı. başını sallayıp ona onay verdi. "sarılırım gunwook." kollarını boynunda birleştirdi, gunwook'un kollarından biri belini diğeri başını bulmuştu. başındaki ellerinden yardım alarak gyuvin'in başını omzuna yasladı. gyuvin'in gözyaşları ona sormadan akmaya başlamıştı. gunwook'da ağlayan bedenin saçlarını okşayarak sakinleştirmeye çalışıyordu.

içi biraz daha rahatlayan gyuvin başını gunwook'un omzundan kaldırmıştı. "hadi gel, pansuman yapalım yaralarına geç de olsa."

gyuvin gunwook'un kolunun altına girdi. muhtemelen dengesini kuramayacağından düşmemesi için tutuyordu. ama gunwook kendisi yürüyebileceğinden çok emindi. ağırlığını gyuvin'e vermeden ayağa kalktı. ama kalkıp sola doğru yalpalamasıyla kendisinin yapamayacağını anlamıştı.

gunwook'u tutup alaycı bir şekilde güldü gyuvin. "benim sözümü dinlemezsen böyle olur." ağzına hayali bir fermuar çekip sustu. "sen ne dersen o." "keşke kavga konusunda da dinleseydiniz beni." "nasıl ezdik ama. o seojun efendi tek darbede kaçtı. prensesin canını yaktık sanırım."

gunwook'u tutmayan eliyle omzuna hafif bir yumruk geçirdi gyuvin. "hala kavgayı konuşuyorsun, sus zaten ikinizde kötü durumdasınız." "hepsi de birbirini satma peşindeydi. bak rickyle bize. efendi efendi dayağımızı da yedik. ama kaçıp gitmedik. gerçek dost böyle olur böyle doğar gerçek dostlar."
"hala dost diyorsun! kaç senelik arkadaşımı bana mı anlatıyorsun?" "sen hiç rickyle kavgaya gitmemişsin ki nerden bilesin?"

gülerek konuşuyorlardı ama gyuvin'in yüzünde ufak bir sitem ifadesi vardı. "sinirli misin bana?" gunwook'un sorduğu soruya başını sallamıştı gyuvin. "bana sinirlisin ama beni böyle bırakmaya da gönlün el vermiyor." "seni sevdiğimden, bırakamıyorum seni." "çok güzelsin, biliyor musun gyuvin?" "övüp durma beni, sinirliyim sana." "nasıl övmeyeyim seni, güzelliğini tanımlamış ne bir şiir ne de bir yazın türü var. elimde olsa da kendim yazsam."

gülümsemişti gyuvin. farkettirmemeye çalışsa da çok hoşuna gidiyordu dedikleri.

"açık eczane nerede bulacağız bu saatte? gidiyoruz ama." "eczane bulacağımızı kim söyledi? eve götürüyorum seni."

-

super kupa iptal edilince bolum saldim

simdi de uyumaya gidiyorum

gorusuruz ! 💌

blank space/gyuwookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin