gunwook'un ceketini üstüne geçirip evden çıktı gyuvin. yaka kısmını burnuna getirip derin bir nefes aldı. eski sevgilisinin kokusunu doya doya içine çekti. kulaklığını takıp ellerini ceketin cebine soktu. ricky'e geleceğini söylese de şu an kafası karışıktı. gitmemeli miydi acaba?
hala kendini rahatlatmaya çalışırken sahaya gelmişti bile. ricky ve gunwook karşılıklı oynuyordu. sahanın dışında bir yere çöküp ikisini izledi. soğuk havaya karşı dayanıklılığı yoktu, yanakları ve burnu kızarmıştı. ellerini ağzına götürüp ısıttı. oynayan ikili de gyuvin'e döndü. ricky onu sahaya davet ederken gunwook yardım ister gibi havaya baktı.
bir süre daha birbirleriyle oynayıp gülüştüler. genellikle ricky ve gunwook koşturuyor, gyuvin kendine gelen topları ikisinden birine atıyordu. çoğunlukla gunwook'un tarafını tutsa da bunu belli etmemeye çalışıyordu. ama arkasından geçen sarı saçlı beden onun niyetini anlamıştı.
"gunwook'u seviyor olabilirsin ama tarafsız olsan iyi olur gyuvin." ricky'nin gülerek kulağına fısıldadığı lafla gülümseyerek yandan bir bakış atmıştı gyuvin arkadaşına.
havanın iyice soğumasına karşın hepsini bir titreme almıştı. üstüne üstlük gunwook yanına ceket bile almamıştı. ricky topunu tutup arkadaşlarına döndü. "iyice bozdu hava, ben gidiyorum. sizde geç kalmayın." ikisi de ricky'e görüşürüz dedikten sonra tek kalmışlardı. ilk teklif sunan gyuvin olmuştu. "işin yoksa oturabiliriz." "olur, oturalım." gyuvin'in ilk geldiğinde oturup ikisini izlediği yere oturdular.
gyuvin ceketini çıkartıp gunwook'un sırtına koydu. yanındaki bedenin terli olduğunu ve bu soğuk havada üşüdüğünü biliyordu. gunwook itiraz edecek dahi olsa gyuvin kesin bir sesle ceketi almayacağını belirtti. "terlisin sen, hasta olursun. gitmeden önce tekrar alırım ceketi merak etme." gunwook'un da gülmesini sağlamıştı bu laflar. biraz olsun ısınmıştı.
"bu sefer de sen üşüyüp hasta olmazsın değil mi?" "bana bir şey olmaz. merak etme sen." "soğuk havayı sevmediğini biliyorum." "senin daha çok ihtiyacın var gunwook. lütfen ısrar etme." gunwook'un onu öyle bırakması içini rahat ettirmiyordu. izin vereceğini bilse şu an onu sarmalamak isterdi. bu düşüncelerini dışarı yansıtmaktan çekinmedi. "izin vereceğini bilsem seni sarmalayıp ısıtırdım." "izin vermeyeceğimi nereden biliyorsun?" ikisi de birbirlerinden gözlerini ayırmıyorlardı.
onu ceketinin içine alan gunwookla başı göğsüne yaslanmıştı. gyuvin de kollarını göğsüne yattığı adamın boynuna sardı. ikisi de doğru bir şey yapmıyordu ama yaptıkları yanlış ikisininde umurlarında değil gibiydi.
gyuvin huzuru bulmuştu. onun konfor alanı sevdiği adamın kollarıydı.
gunwook göğsüne yaslanan bedenin kokusuyla çoktan mayışmıştı. burnuna çarpan saçlarını okşadı bir süre, sonra aralarına ufak öpücükler kondurdu. gyuvin çoktan kendini ona bırakmıştı.
gunwook'un öpücükleri yavaş yavaş aşağıya inmeye başlamıştı. ensesine kondurduğu ufak bir öpücük sonrası gyuvin belini saran kolları sıktı. cebindeki telefonun titremesi bile umrunda olmuyordu. muhtemelen gruptan gelen mesajlardı. şu anı kimsenin veya hiçbir şeyin bozmasını istemiyordu.
belli ki arkadaşları mesaj atmaktan yorulmayıp aramaya başlamışlardı. gunwook'un söylemesiyle telefonu açmak zorunda kaldı. yanılmadı, taerae arıyordu.
derin bir of çekerek telefonu açtı. gunwook'un elleri gyuvin'in minik yüzünü sıkıştırırken gyuvin'in tek yapabildiği gülümsemekti.
"ne var taerae, ne var?" sesindeki sinir tonuna aldırmadan arkadaşına isyan etti. diğer telefondan gelen çığlık sesiyle telefonu kendinden uzaklaştırıp telefonu yüzüne kapattı. tabii ki telefonunu da sessize aldı.
"hava kararmaya başladı, istersen gidebiliriz." yavaşça başını olur anlamında salladı gyuvin. belli ki bugün yaşadıklarını sindirmesi uzun sürecekti.
-
selam !! uyumamayi basarmadan bolum atabildim
normalde iki gun once atacaktim ama hep uyudum bu yuzden simdiye kaldi
gorusuruz !! 💌