"Karanlık bazı şeylerin gizlice, gölgeyle ruh arasında sevildiği gibi severim seni."
Pablo Neruda
***
Yabancı olduğum bu yerde nedensiz bir şekilde koşuyorum. Bilmiyorum ben kimim? Nereden geldim? Niçin geldim? Neden buradayim? Düşünüyorum. Ama bir cevap bulamıyorum. Tıpkı... cevapları gizleyen gölgelerin istediği gibi. Adım ne benim? Kaç yaşındayım? Nasıl görünüyorum? Ailem kim? Kimim ben? Niçin buradayim? Asıl soru ise... Buranın neresi olduğu. Peki cevabını bulabilecek miyim? Bilmiyorum. Cevapsız sorulardan bir tanesi daha. Cevaplarsa gölgelerin ardında saklı. Ayağıma batan her bir taş parçasını hissediyorum, ayağımın altına attığı her minik kesiği. Zemin soğuktu, sanki granit gibi. Bu yerle her temas ettiğimde irkilmeme sebebiyet veriyordu. Daha önce burada hiç bulunmadığıma emindim. Peki burası neresiydi? Etrafımda insanların boyunu aşan taş duvarlar vardı. Gri, bronz renklerinde, onlar dışında her şey ise beyaz ve siyahtı. Taş duvarlar buranın eski bir yer olduğunu açıkça belli ediyordu. Çünkü; duvarlar çok fazla yosunlaşmış ve taşların rengi sönmüştü. Burası bir labirent gibi dolambaçlarla doluydu. Nereye gidersem gideyim manzaram da hiç bir değişiklik yoktu. Bu daracık alana bir sis çökmüştü. Ne önümü görüyordum, nede burasının neresi olduğunu biliyordum. Peki, ben neden burada koşuyorum. Burada olma amacım ne? Neyin peşine bu kadar takıldım. Hangi yolu çiziyorum? Önümü göremez bir şekilde koşmaya devam ettim. Zamanla ayağımın altında oluşan yaralar yüzünden, her adım attığımda acı çeksem de durmadım. Sarsıldım, tökezledim ve düştüm. Ama her seferinde ayağa kalktım. Kaybetmemem gereken bir şeyin arkasından koştuğumu hissediyordum. Onu kaybetmemek için durmamalıydım. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Sadece attığım adımlar beni nereye götürecekse gitmeyi kabul ettim. Belki de bu adımlar beni gerçeğe götürecekti.
Rüzgar şiddetlendiğinde üşümeye başladım. Tenimde soğuğun, sıcaklığını hissettim. Buz gibi kat katı kesilmeye başlamıştım. Her adım attığımda daha da dondum. Kar yagmaya basladi. Tenime dokunan kar taneleri ile gözlerim irice açıldı. Ben soğuğu sevmezdim. Üşürdüm. Sadece tenim değil, kalbimde donuyordu. İçime çektiğim her nefeste. Bakışlarımı üzerime doğru indi. Üzerimde yine hastane kıyafetlerim vardı. Fakat kanla kaplıydılar, midem ağzıma geldi. Bir süre sonra sisler kalktığında, sadece sisler kalkmadı. O büyük taş duvarlarda yıkıldı. Benim üzerime.
Hatırladım... Kim olduğumu... Niçin bu duvarlar arasına terk edildiğimi... Bir aslan beni buraya bırakmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümcül Günahlar(Düzenleniyor/Askıda)
AcakAçıklama sığmadığı için bilgilendirme bölümü yazıldı.