Yürümekten yorulduğumuz için önümüze ilk çıkan banka oturduk.
"Heyecanlı mısın?" -Bill
Elimle "az çok" der gibi bir işaret yaptım.
"Pekala, ilk gün yanında olamayacağım için üzgünüm."
Gülümseyerek başımı iki yana salladım, sorun yok demeye çalışıyordum.
"Tom ile aynı sınıftasın, söylesem bile yüzüne bakmayacağına eminim."
Omuz silktim, umrunda değildi pek. Gerçi ben Tom'u az da olsa bilsem de onun benden haberdar olduğunu sanmıyorum, Bill ile yakın arkadaşım fakat ikiziyle hiç görüşmedim. Söylediğine göre ikisinin de farklı zevkleri varmış, bazen de anlaşmazlıklar çıkıyormuş. Bildiğim şeyler bu kadar.
"Umarım çabucak alışırsın, sana laf atan olursa takma."
Umarım Bill, pek öyle olacak gibi gelmiyor. Başımı salladım. Cebimden çıkardığım telefondan saate baktım, geç oluyordu. Bill'e gösterdim.
"Hmm, eve mi gidelim?"
Gözlerimi kırptım.
"Haklısın, geç olmuş."
Kalktık oturduğumuz yerden, yürümeye başladık. Normalde konuşkandır, asla durmaz sürekli bir şeyler anlatır ama şimdi bir durgunluk var üzerinde. Sanırım benim yüzümden, stresimi ona da bulaştırdım. Off...
"Görüşürüz Leoda."
El salladım, ardından ikimizde uzaklaştık. Eve geldiğimde anahtarla girdim içeri, Linfred ceketini giyiyordu.
"Selam."
Baş selamı verdim karşılık olarak.
"Benim çıkmam gerekiyor, mutfakta yemek var."
Yaklaşıp yanağımı okşadı.
"Geç uyuma, sabah gelmiş olurum ama eğer ki evde olmazsam şimdiden söyleyeyim. İlk gün olduğu için doğal olarak bir takım sıkıntılar oluşabilir, güven vermeyen kimsenin yanında durma, biri bir şey söylerse ilgilenme, ileri giden olursa kendini koru.."
Bill de dedi aynısı. Biri bir şey derse, biri bir şey derse..
"Ve en önemlisi, zaten bunu yapacağını düşünmüyorum, aşık olma."
Güldü, ben de güldüm sinir bozukluğuyla. Biraz ilerleyip ayakkabılarını giyindi.
"İyi geceler."
El salladım, arkasını dönüp merdivenlerden indi. Kapıyı kapatıp mutfağa ilerledim, sandalyeye oturup masanın üstünde duran yemeği yemeye başladım. Doyduğumda mutfağı topladım, odama gittim. Uykum gelmişti, zaten erken de yatmam gerekiyordu. Üstümü değiştirdim, yatağa yatıp tavanı izledim. Acaba nasıl geçecekti, alışabilecek miydim? Severler mi, yoksa dalga geçerler mi? Bilmiyorum.. uykum var. Gözlerim kapanıyor.
Uyandığımda birkaç dakika kendime gelmeye çalıştım, yataktan kalktığımda lavaboya gelip elimi yüzümü yıkadım. Odamda perdeleri açtım, yatağımı topladım. Dolabımı açıp giymek için kıyafet aradım, hmm.. Altıma bir pantolon giydim, üstüme ise dar bir t-shirt ve hırka. Uzun sarı saçlarımı taradım, hep boynumda olan o kolyeyi taktım. Kusurları gizlemek için biraz makyaj, çantamı da hazırladım. Artık gidebilirim, aç hissetmiyorum. Ayakkabılarımı giyinip evden çıktım; okula doğru yürüyüp bir yandan etrafı inceliyordum, oraya gitmekte olan başka öğrencileri. Vardığımda geçtim içeri, derse çok az vardı. Dolabımdan lazım olan kitapları aldım ve dönüp arkamı yasladım. Başımı yukarı kaldırmıştım, öylece derin nefesler alıp stresimi azaltmaya çalışıyordum.
Sorun yok Leoda, kimse sana bakmıyor. Farklılık çekmeyeceksin, kimseden bir farkın yok.. Kimi kandırıyorum ben?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
gözler - Tom Kaulitz
Fanfictioneğer ses yoksa gözler girer devreye, o zaman anlaşılır bazı şeyler.