Xll

30 5 3
                                    

"Jeongin siktir git bırak artık beni"

Felix oturduğu klube gibi bir evde jeongine isyan ediyordu, "Hm, bırakmam için sebep söyle?" Felix sandalyeden kalkıp göz devirmişti, "Sikeyim istediğini yaptım. Daha ne istiyorsun?" Jeongin ellerini cebine sokup gülmüştü. "Kızıl çocuğu, istiyorum" Felix ona ukalaca ses tonuyla konuşmuştu. "Peki o seni istiyor mu?" Jeongin yandan sırıtıp felix'in çenesini kavramıştı "Bu beni ilgilendiriyor mu?"
Çenesini elinden kurtardıktan sonra konuştu felix "Bu kadar isteklisin ha? Ama ne yazık ki kızıl çocuğun bir sevgilisi var." Jeongin yumruğunu sıkıyordu, tahammül edemiyordu onlara. "Sus sikmeyeyim." Felix biraz daha ileri gitmek istemişti "Çokta mutlular:)" Jeongin daha fazla dayanamayıp Felix'in yakalarını silkelemeye başlamıştı. Fazla sinir bozucuydu.

"O ağzını bir daha açarsan seni buraya gömerim. Anladın mı? Kızıl çocuk benim, ve her zaman benimdi." Felix gülmüştü bu duruma, bu kadar takıntılı olması fazla gülünçtü onun için. Ellerini yakasından kurtardıktan sonra üstünü silkelemişti. "Bu takıntılığın beni bitirdi Yang." Jeongin onun hâlâ alay ettiğine inanamıyordu. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" Felix eliyle alkış ritmi yapmıştı. "Yeni mi basıyor kafan" Diyerek saçlarını geriye doğru atmıştı Felix. Daha sonra ellerini bağdaş yapıp jeongine bakmıştı, sinirden ateş fışkırıyor gibiydi jeonginin gözleri, ve korkmuştu da bu durumdan.

"Çok sinirlendirdik ya" hâlâ alayını koruyordu Felix. Jeongin patlamak durumuna gelmişti bile. "Sana ağzını açma demedim mi?" Dediğinde elleri çoktan felix'in saçlarını bulmuştu. Avucuyla tutup sertçe geriye çektiğinde felix kafasını zor tutuyordu. "Bu gidişle burdan bok çıkarsın felix, şimdiden söyleyeyim." Felix yine gülmüştü, Hyunjin ve ya jisung onu almaya gelirdi ne de olsa.

Jeongin felix'in saçını sertçe bıraktığında kafasının zonkladığını hissediyordu felix. Kafasını ovuşlarken jeongin çoktan önünden yürümeye başlamış ve arkasından üç beş genç gelmeye başlamıştı. "Hay sikeyim sizi de" Dediğinde içlerinden biri kollarından bağlıyordu felix'i. Çok resmî şekil gelip üslubunu bozmadan bağlayıp odadan çıkıp gitmişlerdi.

"Yine başlıyoruz mesaiye."

...

"Biraz bir şeyler yemeyi denesen mi sevgilim?"

Jisung önündeki noddle'i Minho'ya yedirmeye çalışıyordu. Ama Minho'nun pekte isteği yoktu sanki "İstemiyorum Han." Dediğinde gözlerini ovuşluyordu. "Kaçta yattın yine dün?" Minho yorgun gözlerle jisunga baktığında düşünüyormuş gibi yapmıştı. "Sanırım son baktığımda saat altıydı" Jisung bunu duyduğunda çatalı sertçe masaya vurmuştu. Minhonun bu halleri jisungu hem üzüyor hem sinirlendiriyordu. "Ama cidden sinirlendiriyorsun Minho." Minho yandan gülmüştü, bu halleri bile tatlıydı. "Sinirlenişin bile tatlı" Dediğinde Jisung kalmıştı öyle. "Sus ya, boşa mı gidiyor benim konuşmalarım?"

Minho önündeki noddle'i aldığında biraz da olsun yemeğe başlamıştı. Ağzı dolu şekilde konuşmaya çalıştı. "Hayır ya ne alaka?" Dediğinde Jisung'un yanaklarını sıkıyordu Minho. Jisung "Diyorum diyorum hâlâ içiyorsun şu sikim şeyi" Dediğinde Minho kaşlarını çatmıştı "hiç ağzına küfür yakışmıyor" Jisung göz devirip önündeki son kırıntıları yemişti.

"bana küfür ettirten sensin." Minho avuçlarını yüzüne getirerek jisung'a bakıyordu. "Hmm, öyle mi?" Dedi ve Jisung'un yanına damlamıştı minho, sandalyeden kaldırıp göz kontaklarını Jisung'unkiyle koruyordu. "Bu güzel dudaklarına hiç küfür yakışıyor mu ya?" Dediğinde baş parmağıyla Jisung'un dudağını hafifçe oynuyordu. Jisung bu dokunuştan bile kıp kırmızı olurken kim bilir ilerleyince neye dönüşecekti.

Kızıl saçlı oğlanın elleri Jisung'un dudağından beline doğru inerken, jisung içinin kıpır kıpır olduğunu hissediyordu. Aslında değişik bir histi bu, tarif edemiyordu. Kızıl oğlanın elleri Jisung'un beline ulaştığında kendine çekip aralarındaki mesafeyi kapatmıştı. Nefesleri birbirine değiyordu artık. Minho, Jisung'un düzensiz nefeslerini hissedince zevk alıyordu sanki. Heyecanlanması onda zevk yaratıyordu.

Nefeslerini daha da yakınlaştırıp, burunlarını birbirine sürtmesini sağlamıştı Minho, sonra ona ait olan dudakları öpmüştü. Bu dudaklar ona hayatı tekrar yaşamayı öğretmiş gibiydi.
Minho hayat veren dudakları zevkle öperken, jisung resmen heyecandan eriyip gidecekti. İlk defa öpüşüyordu ve bu öpüşün tarifsiz güzelliği vardı. O kadar çok narince öpüyordu ki dudaklarına pamuk değmiş gibiydi.

Minho dudaklarını geri çektiğinde jisung'a bakıp kısaca sırıtmıştı. Jisung yere bakarken kızıl saçlı oğlanın gözlerine bakamıyordu.
"Gözlerime bak Han." Dediğinde yavaşça gözlerine bakmıştı jisung. Bu gözlerin şu an bu kadar güzel gelmesi normal miydi?

Gözlerini ilk kaçıran bu sefer Minho olduğunda, ellerini Jisung'un belinden çekip geri çekildiğinde ensesini kaşıyordu. "Yatalım mı artık?" Han da aynı tepkiyi verirken kafasını sallamıştı. Nasıl uyuyacaktı bu heyecanla?

"Ben koltukta yatacağım bu sefer, sen odama geç." Jisung bir anda çıkışmıştı "Neden beraber yatmıyoruz?" Minho öksürmüştü. "Çok istiyorsan buyur." Dediğinde kapıyı gösteriyordu. Jisung adımlarını odaya yönelttiğinde yatağa atlamıştı. "Gel hadi" Minho yatağa uzandığında ikisi de tavana odaklanmış duruyorlardı. "Ne yapıyoruz biz amına koyayım." Jisung kıkırdamış ve yana doğru dönmüştü. Kızıl saçlı oğlan Jisung'a bakıp önce gülümsedi, sonra da kolunu arkasından ona doğru atmıştı. Sımsıkı sarıldığında gözlerini kapatmış kokusunu içine çekmişti.

Olabilecek en güzel parfümdü onun kokusu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Night track || minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin