KARA BAHT - 1.Bölüm

103 12 14
                                    

Saat gece yarısını çoktan geçmiş ama ben hâlâ daha uyumamıştım. Sıradan ve basit hayatımın vermiş olduğu monotonluk ile telefon elimde, vakit öldürüyordum. Silinik bir tip olmamın getirdiği bunalımla boğuşup duruyordum. Motive videolarını izleyip hayaller kuruyordum. En son saate baktığımda 02:44'ü gösteriyordu. Sonrasını hatırlamıyorum. Hayaller kurup uyuya kalmıştım. Yetimhane yurdunda odamı paylaştığım sessiz, sakin ve içine kapanık olan Bera'nın beni sarsmasına uyanmıştım. Meğer, 14 kez üst üste çalan telefonumdan rahatsız olup uyanmış. Düşünsenize sessiz ve sakin çocuğu çıldırtan bu ses beni uykumdan uyandıramamıştı. Sarsıntının etkisiyle zor bela gözlerimi açtım.

- Bera? Noldu yine kabus mu? gördün.

Bera;

- Telefonun zil sesinden ala kabus mu? Var.

Hemen Telefonu elime aldım. Tanımadığım bir numara tam 14 kez aramış. Tekrar aradığımda ise Numaraya ulaşılamıyordu. Saatin 04.53 olduğunu görünce uykumu daha fazla bölmek istemedim. Telefonu yastığın altına bırakıp uyumaya devam ettim. Aslında gecenin bu saatinde beni, kimin ve neden bu kadar üst üste aradığını da merak etmiyor değildim. Zaten Yetimhanede ki arkadaşlarım ve Suka Amca dan başka kimsem de yoktu.
Ama uykumu bölmek istemiyordum. Sabah okuldan önce Suka Amcanın Atölyesine gidip benim için hazırladığı deri çantayı ve ahşaptan yaptığı hayvan figürlerini almak için sabırsızlanıyorum.

Hem heyecandan hem de merakıma yenik düşmemden dolayı uyumam pek kolay olmadı. Erkenden uyandım, dersimin başlamasına 1 saatten fazla vardı. Hazırlanıp çıktım. Yeni deri çantamı ve ahşap hayvan figürlerimi almak için sabırsızlanıyordum, koşa koşa suka amcanın Atölyesine geldim. Dediği gibi deri çanta ve ahşaptan hayvan figürleri masanın üzerinde duruyordu. Ama Suka Amca ortalıkta yoktu. Okula yetişmem gerekiyordu ama Suka Amcayı da merak ediyordum. Zamanım oldukça az kalmıştı, ahşap hayvan figürlerimi deri çantama koyup atölyeden çıkmak için kapıya yöneldim. Masanın üzerinde büyük harflerle ismimin yazıldığı küçük bir kağıt gördüm, kağıdı alıp cebime koydum. Okumak için fırsatım yoktu, okula geç kalıyordum. İlk dersin Matematik olması benim için kötü olan tek şeydi. Atölyeden çıkıp hızla durağa koştum. Çok beklemeden Okul serviside geldi. Okula gittiğimde tuhaf olan birşeyler vardı. Anlatmak, açıklamak gerçekten çok zor ama hissediyorum. Benim için işkence gibi geçen 2 saatlik Matematik dersinden sonra, okul müdüremiz bayan Mila, kardeşinin Yönetmiş olduğu, genetik DNA ve Kodlama üzerine Kurulan S.A.Y.M bilim merkezi için gezi düzenlediğini söyledi.

Bir Sonraki dersin Rehberlik dersi olması beni rahatlatmıştı, çünkü o ders genellikle boş geçiyordu ve dinlenme fırsatı buluyordum. Bu en sevdiğim dersten sonra Mila hanımın kardeşi Bay Sidar sınıfımıza geldi. S.A.Y.M Bilim enstitüsü hakkında bize sunum yaptı. Bu sunum sonrası bu Enstitü hakkında merak ve heycan duymaya başladım. Sunum bittikten sonra, bayan Mila sınıfımıza geldi ve derslerin iptal edildiğini söyledi. Gerçekten tuhaf şeyler oluyor ama henüz çözebilmiş değilim.

Okuldan çıktıktan sonra Suka Amcanın Atölyesine tekrar gittim fakat yine yoktu. Atölyeyi biraz turladım etrafa bakındım, kendimce zaman geçirmeye çalışıyordum. Suka Amca gelmeyince onu merak etmeye başlamıştım. Ama kendimi iyi hissetmiyordum sadece yetimhaneye gidip yatağıma uzanmak istiyordum. Atölyeden çıkıp yorgun ve halsiz adımlarla yetimhaneye doğru ilerledim. Sonunda yetim haneye geldim. Yatağa kendimi nasıl attım bilmiyorum.
Üzerimi değiştirmeye halim bile yoktu.
Telefonumu almak için elimi cebime attım. Atölyede ki cebime koyduğum kağıdı tamamen unutmuştum. Kağıdı açtım. Ama pek birşey anlamadım.
Sidar - Avin - Yula - Mila ve altında da Dikkatli Ol yazıyordu. Bu dört isinden sadece Bay Sidar ve Bayan Milayı tanıyordum. Diğer iki ismi ilk defa duyuyordum.

Bütün gün boyunca devam eden Tuhaflıklar serisine bu da katılmıştı artık. Kafa dağıtmak için Telefonu elime aldım açar açmaz, o 14 cevapsız arama gözüme takıldı. Numarayı aradım S.A.Y.M Enst... Telefon kapandı. Aynı numarayı tekrar aradım ama...

- Aradığınız Numara Kullanılmamaktadır...

Nasıl Olur az önce birisinin konuştuğuna yemin edebilirim. Bu da ne şimdi. Bu Nasıl bir gün Aklım iyice Allak bullak oldu. Öylesine dalmışım ki Bera'nın geldiğini görmedim bile.

Bera: HEYYY! Dünyadan Arel'e Heyyy Arel, İyi misin sen?

Ben: Hehh, Bera sen miydin kendimi biraz halsiz hissediyorum bu gün benim için oldukça yorucu ve tuhaf bir gün Oldu.

Bera: Anlatmak ister misin? Dostum. Senin için endişeleniyorum.

Ben: Sorun yok Bera sadece Uyumak istiyorum.

Yatağıma uzanmış ve bu berbat hissiyatı uykuyla atlatabilmek için çırpınırken Koridor hoparlörlerinden Adımın yankılandığını duyup yetimhanenin idare birimleri bölümüne gittim. Yine Üzerinde adım Yazılı bir zarf ile beni bekleyen memur abinin yanına usul usul yaklaştım. Bana zarfı uzattı, bu adam beni gerçekten ürkütüyor. Tam da o sırada, yetimhanenin telefonu çalarken memur abi eliyle bana odadan çıkmamı işaret etti. Geri geri yürüyerek Kapının eşiğine kadar geldim, kapıyı kapatıp ağır adımlarla odama doğru ilerliyordum ki çok geçmeden Memur Abinin kapıyı açışını duydum. Durdum ama arkamı dönmeye cesaret edemedim. İçim ürperdi, kanım çekildi. Neden böyle olduğum hakkında en ufak bir bilgim yok. Kalın ve ürkütücü bir sesle Adımı duydum. Sonra yine o ses ama bu sefer biraz daha yumuşatılma çabasıyla...

Memur: Arel odama gelir misin? Biraz konuşalım seninle?

Tek kelime edemeden ağır ağır memur abinin odasına doğru ilerledim ve bana işaret ettiği koltuğa oturdum.

Memur: Arel ben insanlarla kolay kolay İletişim kura bilen birisi değilim, kötü birisi de değilim fakat çocukların benden korkmasını da anlaya biliyorum...

"Sanki kötü birşey olmuş da bu haberi vermeden önce ortamı yumuşatmaya çalışma konuşması olduğunu düşünmeye başladım."

Memur: Sana birşey söylemem gerekiyor fakat bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum evlat, Üzgünüm Başın sağolsun Suka Amca artık seni Cennetten izliyor Olacak.

Dizlerim titredi, gözlerim doldu, yutkunamıyorum, tek kelime edemiyorum bile bu bedenin içinde mahsur kalmış gibi kaldım. Yerimden kalkıp odama doğru ağır ağır ilerlemeye çalıştım. Nefes almakta zorlanıyordum. Artık hiç kimsem kalmamıştı. Dolan gözlerim yanaklarımdan süzülmeye başladı. Çenem titriyor, zar zor yürüyordum. Odama yaklaştığımı gördüm yürümekte zorlanıyordum. Zar zor odama girdim artık adım atacak dermanım kalmadı dizlerimin üzerine yığılıp kaldım. Bera beni gördü onu bulanık bir şekilde görüyorum. Seside bulanık geliyordu kullağıma bana doğru geldiğini hatırlıyorum. En son koluma girip beni yatağıma oturttuğunu hatırlıyorum ve sonra bulanık ve uğultulu silinik görüntüler. Hiç bir şey hatırlamıyorum... Suka Amca Artık yok ve ben Artık yalnızım. Etrafımda ki herkesi kaybetmekle Lanetlenmiş gibiyim peki ya Bera Ona da birşey Olur mu? Acaba benim yüzümden... Neden hiç bir yerimi hissedemiyorum. İçimde anlamsız bir öfke beni yiyip bitiriyor ve kıpırdayamıyorum. Nefes almakta zorlanıyorum boğazımda bir düğüm yutkunmak sanki bu kadar zor değildi. Yoksa, yoksa ben..
Yoksa bende mi? Bende mi öldüm yoksa... Neden... Ben... Ben iyi değilim... Beni duyuyor musun Bera? Ber...

KARANLIK HUDUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin