•uykuya mı yenik düşmeliyim, sana mı?•

86 17 37
                                    

Helloo ben geldiiimm

Bu fici yazmayı çok seviyorum  of allahım keşke hep bunu yazsam 🥺🥺

Neyse

Yorumlarınızı ve düşüncelerinizi eksik etmeyin lütfennn

İyi okumalaaaarrr 🩷🩷🩷

••••

Bölüm şarkısı:Eels-I need some sleep


Bir lunapark vardı. Artık eskisi gibi cıvıl cıvıl olmasa bile, kafamız estiğinde gidebildiğimiz bir lunapark vardı. Eskimiş olan aletleri yüzünden pek güvenli hissettirmese bile, bazen benim için her şey dayanılmaz hale geldiğinde gecenin bir vakti gidebildiğim tek yerdi. Dönme dolaba binip en tepesinde dururdum ve simsiyah gökyüzünü izlerdim. Aklımda tek bir isim olurdu. O gökyüzünün siyahı kadar kara saçları olan birini düşünürdüm. Onu düşünürken kaç sigara söndürdüğümü ben bile sayamazdım.



Sandy Teyzenin kafesinden çıktıktan sonra hepimiz eve dağılmıştık. Yine dolup taşan hislerim yüzünden zıvanadan çıkmış gibi atan kalbim yüzünden dayanılmaz bir gün geçirmenin eşiğindeydim. Artık sığamadığım odam bana o gün daha bir küçük gelmişti. Bu yüzden bir süre odamda takıldıktan sonra, gece yarısına yaklaşırken o zamanlar moda olan kot ceketimi giymiş ve kendimi dışarıya atmıştım. Neden bilmiyorum o gece, o kocaman dünyaya bile sığamayacak kadar büyük hissediyordum kendimi. Nefes almak bile ağır ve zor geliyordu.


Lunaparkın yolunu tuttum. Ellerim cebimde yolu yürürken gözlerim Levi'ın evine takıldı. Gülümsedim. Aptalım, onun o evde olduğunu bilmek beni sebepsizce huzura boğuyordu ve gülümsüyordum. Onun varlığı bile beni mutlu ediyordu. Onun yakınımda olduğunu bilmek, beni iyi hissettiriyordu.

Yol boyunca salak gibi gülümsemelerime engel olamamıştım. John Amcayı lunaparkın girişinde yakalarken beni görür görmez kocaman sırıtmıştı.

"Tam zamanında geldin Erwin."

Beni anlıyordu. John Amca bu kasabada beni ve aşkımı anlayabilen tek insandı diyebilirim. Bazen beni nasıl bu kadar iyi anladığını merak etmiyor değildim. Ona sormak istiyordum. Ama her seferinde unutuyordum.

"Yine her şey dayanılmaz geliyor değil mi?"

Anlayışla omzumu sıkarken bu dostane tavrı karşısında yalnızca mahçup bir şekilde tebessüm ederek başımı sallayabilmiştim. Ela gözlerini dikkatle yüzümde gezdirdi. Bakışlarında ev sahipliği yapan endişeyi az çok görebilmiştim.

"Gerçekten çok büyüdün evlat. Haddinden fazla büyüdün."

Ses tonundan bunun iyi bir şey olmadığını anlayabilmiştim. Çocukken hemen büyümek isterdik, yetişkin olabilmek için can atardık. Böylece bize kimsenin karışmayacağını, istediğimiz kadar şeker yiyebileceğimizi ve kendi kararlarımızı verebileceğimizi düşünürdük. Özgür olabileceğimizi zannederdik çocuk aklımızla.

Ama yetişkinliğe doğru attığımız her adımda, o yoldan geri dönmek isteriz. Çocukluğumuzu özleriz. Çünkü yetişkin olmanın o kadar da mükemmel ve güzel bir şey olmadığını deneyimleriz. Bazen acı verici yollarla.

Sanırım tam şu anda çocukluğuma dönebilmek için her şeyi feda edebilirdim. Hiçbir şeyin farkında olmadığım, hislerimin halen saf ve masum olduğu zamanlara. Levi'a bakarken hızlanan kalbimin sebebini yalnızca koşuşturmaya yorabildiğim zamanlara.


Fırtınalar Ve Yelkenler/eruriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin