dark paradise

63 7 34
                                    

(...)

(Wooyoung tarafından)

Sabah olmuştu uyuyamamistim saat tam 10:37'ydi  mezarın başında onun gömüldüğünü izliyordum. Benim dokunamadığım tenini toprak kaplamıştı.
Herkes dağılmaya başlamıştı sadece biz bize kalmıştık "artık gitmemiz lazım olayları halletmemiz lazım" dedi yunho "lütfen...lütfen beni biraz burada san ile bırakın buna ihtiyacım var lütfen" dedim . Çok üstelemediler biliyorlardı kötü olduğumu ve tek kalana kadar bekleyeceğimi "biz seni kapının orada bekleyeceğiz woo" deyip kafamı öptü yeosang ve yavaş yavaş ayrılmaya başladılar.

"san biliyor musun dün sana seni sevdiğimi söyleyecektim bana mektup yazan o adama mektup bile yazmıştım ama sana veremedim san bu kadar erken gitmek zorunda mıydın" toprağını seviyordum sözler zorlukla çıkıyordu ağzımdan "san demiştim ki bu saatten sonra tüm yollarım ona çıkacak san tüm yollarım senin olsaydı ama böyle olmasaydı sevgilimm.. evet sevgilim umarım bunu diyorum diye kızmazsın" hıçkırıklarim artmıştı "madem gittin madem beni bırakıp gittin bana unutmayı anlatsana severken , hissediyorum biliyor musun san içimde eksilen yerleri hissediyorum kalbim sende durabilir ama bana lütfen unutmayı anlat severken..." sesim kısılmıştı artık bomboş mezarlıkta sadece benim feryatlarım duyuluyordu. Ayağa kalktım son kez mezarına baktım ve ona gülümsedim dışarıdan gören biri bile anlardı gülüşümdeki yorgunlukları "seni...seni seviyorum san gittiğin yerde mutlu ol lütfen" diyerek kapıya adımlamaya başladım
"Ne olursa olsun seonghwa suçluydu" hep bunu geçiriyordum içimde ona karşı içimde sayısız kin öfke besliyordum ansızın herşey olabilirdi. Kapıya doğru geldigimde hongjoong koluma girmişti arabaya doğru gidiyorduk herkes şirkete gidip didik didik araştırma yapmak istiyordu ama onların sözlerini bölmüştüm "ben seonghwayi görmek istiyorum" dediğimde bana ilk önce neden dermiş gibi bakışlar atmışlardı yunho ise "niye ki" dediğinde sadece susmustum hiç birsey demedim hongjoong suskunluğumu görünce yunhoya dönüp " 10 dakikalık da olsa görsün söylemek istediği birşey vardır belkide" demişti jongho "tamam ama uzun durma daha hepimizin isleri var" demişti.

(...)

Şuan herkes beni dışarıda bekliyordu gelmiştim istediğim yere seonghwa'nın yanına seonghwa bana anlamsız bir bakışlar atıp duruyordu sadece seonghwa'ya "neden" diyebilmiştim

Hwa: özür dilerim woo ama ben yapmadım gerçekten

Woo: orda senden başka birisi mi vardı seonghwa dalga mı geçiyorsun

Hwa: woo neyin peşindesin yapmadım diyorum bunu daha hangi pozisyonda anlatmalıyım acaba

Woo: sonuç olarak sen çağırdın oraya yalan mı

Hwa: ben yalan mı dedim sanki evet ben çağırdım çünkü konuşmamız gereken şeyler vardı

Woo: konuşman gereken bugünü mu buldun günler çuvala girmişti değil mi

Hwa: woo zaten bir sürü derdim var kafanı toparladiginda konuşalım lütfen

Woo: kafamı toparladigim zamanı görür müsün ki

Hwa: ne demek o

Sadece canım yandığı için dayanamadığım içindi herşey daha ne kadar sabır edebilirim ki dedigimde jonghonun arabasından aldığım bıçağı seonghwa'nın şah damarının olduğu yerden kesmiştim seonghwa kanlar içinde yerde yatarken polis kolumdan tutup beni çıkartmaya çalışıyordu seonghwa'nin son sözüyle daha çok ağlamaya başlamıştım "intikam en iyi yoldu değil mi senin için" dediğinde polisin beni bırakmasi için cabalarken seonghwa'ya doğru bağırabilmistim "özür dilerim seonghwa" diye bagirdigimda bütün polisler seonghwa'ya yardım ediyordu sadece.

ZORLU İŞBİRLİĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin