Bölüm 5

158 16 7
                                    


Güneş doğuyordu yavaş yavaş. Perdenin arasından sızan güneş ışıkları annemin güneşten sarı saçlarına dökülüyordu. O kadar pürüzsüzdü ki teni.. Hep onun gibi olmayı diledim. Yanımda olmasına rağmen o kadar derinden bir özlem hissediyordum ki sanki yıllardır yüzünü görmüyor gibiydim. İpeksi saçlarına dokunmak istiyordum ama o kadar güzel uyuyordu ki uyanacak diye korkuyordum.

Özlem duygusuyla kavrulan içim ellerime daha fazla engel olamadı. Annemin saç tellerine dokundukça yayılan o kokusu... İçime çektim ve bir süre bekledim. Annemin uyanmasını bekledim. Belli ki yorulmuştu. Yanına sokuldum biraz daha. Uyanmıyordu... Uykusu hafiftir benim annemin diye geçirdim içimden. Benim bir hareketimle uyanırdı o. Bana bir şey olacak diye korkar, uyanırdı. Şimdi ise benim içimi bir korku kaplamıştı. "Anneciğim" diye seslendim. Yüzüne dokunmak için ellerimi götürdüğümde bir şeyin bana engel olduğunu fark ettim. Anneme ulaşamıyordum. Ben yaklaşmaya çalıştıkça annem uzaklaşıyordu benden. "Anne, anne ! " Korkudan ne yapacağımı bilmiyordum. Gittikçe uzaklaşıyordu annem. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Annem uzaklaştıkça ben kıpırdayamıyordum.Yalnızca ağlıyordum. Bağırıyordum. Annem kayboldu gözlerimin önünden. Gitti..

"Gitme ! "

Ağzım kurumuştu. Etrafıma bakındığımda hava henüz aydınlanmaya başlamamıştı. Gözümden dökülen yaşların yanağımı ıslattığını hissettim. Onu rüyamda görmeyeli uzun süre olmuştu. Her rüyama girdiğinde aynı şekilde gidiyordu. Öldüğünde olduğu gibi.. Yine aynı şekilde bırakmıştı beni. Her gece rüyama girmesi için uyumuyor muydum zaten ? Ama hiç birinde değiştiremiyordum sonunu. Bu sefer görememiştim gözlerini. O kadar gerçekçiydi ki. Saçlarını hissetmiştim sanki. Şimdi de gerçeği görebiliyordum. Onu, annemi bir daha geri getiremeyeceğimi biliyordum. Bu gerçekle her seferinde karşılaşmak acıtıyordu. Annemi bir kez daha hissetmekle avutuyordum kendimi.

Çekmecemin içinde duran paketten bir dal sigara alıp yaktım ince parmaklarımın arasında. Rüyam kadar karmaşık olan zehirli dumanı dışarıya üfledim bir çırpıda. Havada yayılışını izlerken telefonumun sesiyle irkildim. Komidinin üzerinde duran telefona baktığım da Giray'ın adını görmek içimin korkuyla kaplanmasına neden olmuştu. İçimde ki korkunun daha fazla büyümemesi için telefonu hızla kulağıma götürdüm. Giray'ın sesini duymak içimi bir nebze olsun rahatlamıştı. O benim en değerlimdi. Her ne kadar çocukluğumu hatırlamak istemesem de orada ki en güzel noktaydı Giray.

"Prensesiiimmmm !" diye kükredi önce telefonun diğer ucundan. Bana böyle seslenmesinden nefret ettiğimi biliyordu.

"Neden beni bekletiyorsun ?"

Cümleleri yayarak konuşuyordu ve bu da anlamamı zorlaştırıyordu. Çıkardığım tek sonuç kör kütük sarhoş olduğuydu.

"Giray bir kere de ağzınla içsen de her defasında arkanı toplamasam ?"

"Benden bıktın mı prensesim ?" dedi. Sesi bu sefer kırgın ve tabii ki bir o kadar sarhoş çıkıyordu.

"Eğer bana bir daha prensesim dersen oraya gelip ağzını yüzünü dağıtacağım. "

Bir süre cevap vermedi. Bir insan her içtiğinde bu kadar saçmalayabilir mi ? Aynı zamanda bu kadar kırılgan olabilir mi ?
Tanrım !
Bir nefes verdim ve telefonun ucunda ki Giray 'a yöneldim.

"Giraycığım nerede olduğunu söyle ve seni bulmam da bana yardım et olur mu ?"

Sesimde ki alayı bu kadar sarhoşken kavrayabileceğini sanmıyordum.

Çoban YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin