Çok çok küçüktüm Minho

3.4K 369 300
                                    

Minho da odadan çıktığında yanıma gelmiş elini cebine koyarak yürümeye başlamıştı. Bende arkasından yürüdüm. Aramıza biraz mesafe açıldığını gördüğünde duraksadı ve tekrar yanıma adımladı. Ben ne yapacak diye beklerken birden kolunu omzuma attı. Ondan destek almamı ister gibi hafifçe kendine çekti beni.

"N'apıyorsun? Bırak,kendim yürüyebilirim!"

İç çekti. Şekilli koyu renk gözleri gözlerime uzun uzun baktı. Pişmanlık mıydı? Sevgi miydi? Yoksa arzu muydu gözlerinde gördüğüm duygular,bilemiyordum. Yaşattığı onca şeyden sonra onun hiçbir davranışına güvenemiyor,kendimi ondan uzak tutmaktan alıkoyamıyordum. Ama lanet olsun ki ona ilk günkü gibi aşıktım.

Onu çok seviyorum. Ondan nefret ediyorum. Ama yine de onu çok seviyorum.

"En azından bunu yapmama izin ver olur mu? Birşeyleri düzeltmek istiyorum. Bebeğimize bir aile olalım olmaz mı? Hm?"

Gözlerimin yandığını ve çenemin kasıldığını hissettim. Ellerim yumruk olurken onun kolunu omzumdan itekleyerek uzaklaştım ve aramızda iki adımlık mesafe bıraktım.

İşaret parmağım kaslı göğsüne değdiğinde kurdum hareketlendi ama aldırış etmedim. Öfkem, baskındı.

"Sen baba olabileceğine inanıyor musun Lee Minho? Sen bir katilsin. Bir katil baba olmamalı"

O karşımda sözlerimin ağırlığı altında ezilirken onu orada terk edermişçesine bıraktım ve seri adımlarla dışarıya doğru yürüdüm.

Kış gelmişti çoktan, yılbaşına da yaklaşık bir ay kalmıştı. Soğuk olduğu için sweatime sindim. Sabah hava sıcaktı ne ara bu kadar soğumuştu?

Evimin olduğu sokağa doğru yürümeye başladığımda arkamda adım sesleri duyarak sessizce küfrettim. Yerimde durdum ve parmaklarımla şakaklarımı ovaladım. Ardından omuzlarımda bir ağırlık ve sıcaklık hissettim.

Üzerindeki deri ceketi bana vermişti.

Onun kokusuyla ödüllendirilen ceketi.

Yaşadığımı hissettim, çok özlemiştim.

Ama hala ondan ölümüne nefret ediyordum.

"İstemiyorum al şunu."

Çıkaracağım sırada omuzlarıma bastırdı. Kaşlarım çatıp yüzüne baktım. O ise kollarımı cekete geçirdi. Önümü fermuarlamak veya fermuarlamamak arasında kalmıştı ve yüzüme baktı. Gözlerimi devirdim ve reddettim. Dudaklarını birbirine bastırarak doğruldu.

"Üşüme, bebeğimize de sana da birşey olsun istemiyorum."

"Onu öldürmeye çalışırken de böyle düşünüyor muydun?"

Hışımla bana doğru çevirdi yüzünü. Koyu gözleri öfkeyle parlamıştı. Öfke, kırgınlık belki de pişmanlık? Onu kestiremiyordum ama bu halinden oldukça korktuğumu itiraf etmeliyim.

Kasılan çenesi ile iyice ortaya çıkan keskin yüz hatları, sinirinden titreyen kirpikleri,yumruk olmuş elleri ve dikleşen omuzlarıyla seksi bir o kadar da ürkünç görünüyordu. Dayımı hatırlatıyordu. Her bana sinirlendiğinde böyle olurdu dayım, sonrasında canımı yakardı. Minho da yakar mıydı? Yakmıştı zaten. Ne bekliyordum ki?

Minho'nun yerine dayımın uyuşturucudan kanlanmış gözleri yer yer yara olmuş morarmış suratı gelince akmaya hazır gözyaşlarım birer birer döküldü. Başımı iki yana sallayarak ondan uzaklaştım. Aynı şeyleri bir daha yaşamak istemiyorum.

"İstemiyorum, istemiyorum"

Sayıklayarak kulaklarımı kapattım ve yanımızdaki binanın duvarına çökerek dizlerime kapandım. Hıçkıra hıçkıra ağlayıp içim dışıma çıkarken onun aynı pozisyonda boşluğa baktığını hissediyordum. Sonda adım sesleri duydum. Gitti. Sert adımlarla hastaneye doğru geri gitti.

Want To Want | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin