Hatıra

13 3 1
                                    

"Oldu mu böyle,çekip giderken?
Canın acımadı mı bir kere de
bu şehrin sensiz tadı,tuzu yok
Canımı al ama bana bakma öyle
kaçamadım senden ölümüm senken
bu hayat ne verdiyse geri aldı..."

Göz yaşlarım durmuyor,sürekli aynı şarkıyı söylüyordum.
Gördüğüm manzarayı unutmaya çalışıp,unutamamak o kadar acı ki yalvarıyordum hıçkırarak Allahım,lütfen unutmama yardım et diyip ağlıyordum.
Daha sabah uğraştığım,kavga ettiğim çocuk şimdi kanlar içinde yerde yatıyordu.Biliyordum hatta duymuştum en sevdiği şarkı bu şarkı olduğunu...

Söylesene Dünya,cidden senin adaletin bu mu? Bu dünya da o kadar şerefsiz,adi insanlar varken hep neden masumlara bir şey olur ki?
Ömer,bu dünya için çok iyi bir çocuktu ne kadar ters ters baksamda kıyamıyordum.

Eminim diyorsunuz ki,Sen Askersin ne ağlaması.
Unutmayın,Askerlerin kalbi taştan değildir.
Tabii sevdiğini kaybedince üzülür,ağlar neyi bu kadar tuhaf kılıyorsunuz ki!?
Evet,şehit olmak için zaten ölüme koştuğumuz doğrudur ama konu sevdiklerimize gelince üzülebiliriz...

Duyulan ambulans sesiyle göz yaşlarımı silip ayağa kalkmaya çalıştım.
Kalkacak gücüm bile kalmamıştı ki etraftaki insanların bir kısmı ömer'i bir,iki kişi beni kaldırdıp ambulansa getirip bindirdiler birlikte hastaneye giderken ömere bakmamak için zor duruyordum ve o an dudaklarından bir şey döküldü...
"Vatan,sağolsun..."
O an durdum,boğazıma bir yumru oturmuştu sanki genzim yanıyor, gözlerimi sıkıca kapatmış durumdaydım.
Öfkelenmiştim,neden peki...

Ömer'i çok seviyordum evet,daha bugün düzgün bir şekilde konuşmuş,görüşmüştük...aslında dibimdeymiş nasıl anlamam onun burada olduğunu...

Hastaneye gelmiş,ömeri almışlardı ellerimden...ve yine ellerimden kayıp gitmişti ama bu sefer kanları elimde kalarak gitmişti...
Hıçkırıklarımı bastırmaya çalışarak küçüklüğümden beri en iyi yaptığım şeyi yaptım.
Gözlerimi kapatarak,Ömer'e söylemesine ısrar ettiğim şarkıyı mırıldanmaya başlamıştım...
kendimi o kadar çok kaptırmıştım ki
Candan teyzeme haber vermeyi unutmuşum...
nasıl söyleyebilirdim ki zaten?

Alo,candan teyze ömer'i vurdular mı diyecektim...maalesef böyle oldu...


Küçük Aslı,annesinin elini bırakmış askerlerin olduğu yere koşmuştu.
Annesi,aslıyı ne kadar uyarsa da aslı dinlememiş ve olmak istediği Asenaları görmüştü.
Daha hızlı koşarken taşa takılmış,düşmüştü bacağı fazlasıyla kanıyordu bunu gören her çocuk ağlardı acısına fakat Aslı ağlamamış tam tersi gülümseyerek kalkıp Asenaların yanına yaklaşarak Asker selamı vermişti.

Bunu gören askerlerden biri yaklaşmış,cebinden bir paket çikolata çıkartmıştı ki kanayan dizini görmüş,ağlamayan aslıya bakıyordu.
Gurulanmıştı çünkü anlamıştı Aslı'nın diğer kızlar gibi olmıycağını.
Aslı,bir an konuşmaya başlamış heyecanla birşeyler anlatıyordu.
"Ben de sizin gibi olucam ve arkanızda duran abiler gibi kocam olsun istiyorum...küçük olduğuma bakmayın her şeye aklım erir benim..."
Kendi aralarında gülüşüp Asenalardan biri Aslıya yaklaştı.

"Eh madem öyle diyorsun ufaklık, bizim gibi olup evlendiğin zaman bu adrese mektup yolla gelelim"
Aslı,donup kaldı annesine bakarak ve heyecanlandığında, yanakları kıpkırmızı oluyordu.
Annesi,gülerek kızına baktı "ah cimcimee ahh.." diyerek elini tutup birlikte eve gitmişlerdi.

Annesi,Aslı'yı karşısına alarak iki ellerini tuttu ve okşamaya başladı.
"Annecim,şu asker sevdandan vazgeç be kızım he bak büyü doktor ol çok güzel doktor olursun,avukat ol çok güzel bir meslek..." o an boğazına bir yumru oturmuştu o an...
"Sen gidersen bu yürek nasıl dayansın be annem,yokluğuna..."
Aslı,normalde ağlayan bir kız değildi hatta inanır mısınız doğduğunda bile ağlamayıp,aniden doktorların kontrolünden geçmişti korktukları olmamış,sadece uyuyor olduğunu söylemişlerdi.

Aslı,annesine sıkıca sarılarak küçücük elleriyle saçlarını okşadı.
"Ben bırakmam ki sizii,sizi neden bırakayımm..."
Annesi,güldü haline.
"Aynı sana benzeyen başka bir çocuk var biliyor musun? Tıpkı senin gibi asker olmak çok istiyor...onların yanına gidelim mi?"
Aslı,aniden annesine bakarak kocaman güldü.
"Anne!!gidelim nolurr gidelimm!!lütfennn!!"
Annesi,kızının haline gülerek yürümeye başladı.
Ve o gün bilmiyorlardı...Aslında Aslının isteyip,evlenceği kişi ömer olucağını...


Candan teyzem,Annem,Babam ve Emir amcam...
hepsi buradaydı Candan teyzem,ağlamaktan yorgun düşmüş, oturduğu yerde serum takılmıştı.
Korkuyordum,ya yine bırakıp giderse?
Ömeri tanıdıysam,vatanından,Ailesinden vazgeçmezdi...
Ben neyiydim ki onun zaten??
Alt tarafı bir arkadaşıydım.

Ne kadar bekledik,kaç saat bekledik bilmiyorum.
Doktor ameliyattan çıkmış,bize doğru geliyordu.
Hepimiz ayağa kalkıp doktorun açıklamalarını dinlemeye başladık.
"Evet,kurşunlar tehlikeli yerlere isabet etmiş ki tam vaktinde yetişemeseydik kaybederdik."

Doktor'un dedikleri canımı o kadar yaktı ki ne diyceğimi hatta candan teyzeye bile bakamıyordum.
Candan teyze bir anda doktorun önüne diz çökücekken emir amca sıkıca tuttu ve alnından öpüp kendisine çekerek sarılmıştı.

Doktora sinirle bakışlarını anlayabilmiştim ki, anında konuşmaya başladı.
"Söylesenize,oğlumun neyi var,nasıl!?"
Emir amcam yerinde duramıyordu...eh haklı olarak kim çocuğunun ölümünü eli kolu izleyebilir ki?

Doktor,"sakin olun şuan durumu gayet iyi sadece dinlenmesi gerek şuan odaya alınıyor tek tek görüşüceksiniz zaten merak etmeyin."
Derin bir nefes aldım...gözlerimi her ne zaman kapatsam o an aklıma geliyor daha çok ağlıyordum.
Şimdi bu haberle az da olsa toparlamıştım kendimi...

(Saatler sonra)

Ömer,uyanmış ailesiyle birlikte odada konuşuyorlardı hatta annem ve babam da oradaydı ben kendimi toparlamak adına kantine inip kendime kahve alıp oturdum.
Gözlerimi kapatmaya bile korkar oldum.
Hayat,size her zaman her an bir oyun oynar ve siz bu oyuna dahil olarak devam etmek zorunda kalırsınız.

bazen ise hayat sizi değil,siz hayatı yönetebilirsiniz bu da demek oluyor ki hayat size bir oyun oynayacak ve şimdilik piyonları ne isterse yapabilir:)
Unutmayın,hayat hafife alınacak birşey değil hayatın bizimle ilgili her zaman bir oyunu vardır...

Umut Gidenin Ardında Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin