İnsanlar gerçekten yaşayabilirler miydi nefes bile almadan? Yada aldıkları her nefes onları yakıp kavursa bile durabilirler miydi? Yaşayan biri ölü gibi olabilirler miydi? Veya ne olursa olsun hiç umursamadan hayatlarına devam edebilirler miydi?
Bence yapamazlardı. Hayatlarına bir şey olmamış gibi devam edemezlerdi. Aldıkları nefes onlara batarken onları yakarken duramazlardı yapamazlardı. Eğer onlar yapabiliyorsa Ben neden yapamıyordum? Benim sorunum neydi hoş benim bir sürü sorunum vardı tek çözüm ise bir yerden geçiyordu.
Bu evden bu insanlardan kurtulup geçmişimin kirliliklerinden arınıp kendime yeni bir hayat kurmaktan ve bunun için olan tek biletimi birkaç saat önce kaybetmiştim kalmıştım yine şeytanın elinde kendimi kurtaramamıştım buradan. Belki de Saatlerdir ağlıyordum burada ama nedenini bilmiyordum. Vücudumdaki morluklardan, kemer izlerinden dolayı mı? yoksa 2 sene boyunca ne yaşarsam yaşayayım hiç durmadan çalıştığım tek kurtuluş biletim olan üniversite sınavına girmeme izin verilmeyip dövülmeme mi? hangisini ağladığımı gerçekten bilmiyordum elimden hiçbir şey gelmiyordu.
Ben nefes alamıyordum. Çok zor bir eylemdi benim için yanıyordum kavruluyordum ama hiçbir şey yapamıyordum. Elimden bir şey gelmiyordu yaşadıklarıma artık dayanamıyordum dayanmak istemiyordum. Çoğu insanın konuşmaya çekindiği utandığı, konusu geçince tövbeler ettiği şeyleri ben uzun süredir yaşıyordum. Boğuluyordum içime attıkça boğuluyordum. Kimseye anlatamayıp içimi dökemiyordum. Beni dinleyecek kimsem yoktu hoş olsa bile bunlar anlatılacak şeyler değildi zaten anlattıktan sonra da benden iğrenip çekip giderlerdi. Ben farklıydım normal bir şekilde yaşayamazdım normallik bana çok uzaktı. Dışarıdan sessiz sakin gibi gözükebilirim Ama içimde bir fırtına vardı. Hiç dinlemek bilmeyen gittikçe şiddetini arttıran bir fırtına...
Beni düşüncelerimden koparan saçlarımı uçuşturan rüzgar olmuştu. Kendime çektiğim bacaklarıma doladığım ellerimi çözüp oturduğum balkonumda olan salıncaktan kalkıp balkon trabzanlarına tutunup başımı Gökyüzüne doğru kaldırdım. Bir süre izledim gökyüzünün mükemmelliğini. Bu gün şişkin ay vardı. Bütün muhteşemliğiyle gökyüzünde asılıyordu ve çevresinde ise şehir ışığından olayı zar zor gözüken birkaç Yıldız ona eşlik ediyordu. Gökyüzünü izlemeyi bırakıp gözünden akan yaşları elimin tersiyle sildikten sonra odama geçmek için harekete geçmiştim ki birden içim izlenme duygusu ile dolup taştı. Tekrardan balkon trabzanlarına yaklaşıp önce aşağıya sonra ise diğer binaların camlarına Baktım ama kimse yoktu Sadece bir hisse diyerek odama girdim.
Vücudumdaki Ağrı gittikçe artıyor ve katlanılamaz bir hal alıyordu. Bu ağrı yüzünden hareketlerim kısıtlanıyor rahatça harekete edemiyordum. Hala balkon kapısının önünde dururken odada göz gezdirdim. Çok karanlık ve siyah renge bürünmüş bir odaydı. İnsanın içini karartıyor yaşam enerjisini adeta emiyordu. Bu odadan da bu evdende nefret ediyordum. Her köşesi bir an bile tebessüm edilmeyen lanet anılarla doluydu. Yavaşça hareket edip yatağıma doğru ilerleyip dikkatli bir şekilde uzandım. Kendimi çok yorgun, bitik ve tükenmiş hissediyordum. Göz kapaklarım tüm korkularıma rağmen kapanmakta ısrar ediyordu.
Korkuyordum. Babamın tekrar gelip bağırıp çağırmasından beni dövmesinden hiç ışık girmeyen bu odanın karanlığından. Aslında karanlıktan korkmazdım çocukken taki bir çığlık sesine uyanıp koşarak nefes nefese alt kata indiğimde gördüğüm manzaraya kadar. O günden sonra karanlıktan hep korktum gözlerimi her kapattığımda gelen görüntüden korktum belkide ama o karanlık ruhumu esir aldığından beni kendi bataklığına çektiğinde beri korkar oldum. Şu an gözlerim tüm korkularıma rağmen yavaşça kapandı ve rüyalar alemine doğru gitmeme izin verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Değişen Hayat
FantasyBen kendimi buldum sanarken aslında kaybetmişim benim hikayem bitti diye düşünürken yeni başladığını fark ettim. Hiç bilmediğim bir yerde hiç tanımadığım varlıklarla asıl hikayeme başlamıştık. Bekli arkadaşlığı öğrenecektim burda. Bekli de hep kitap...