2

397 55 17
                                    

"Felix'i gören oldu mu?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Felix'i gören oldu mu?"

"Hayır, sözde beraber gelecektik ama ne buluşacağımız yere geldi ne de sabahtan beri attığım mesajlara bakıyor"

"Geç kalmasındansa hiç gelmemesi daha iyi, ders ceza hukukuydu"

"Profesör Bang bu sefer cidden haşlar onu, al işte, iti an çomağı hazırla"

Gençler, içlerinden birinin yaptığı espriye gülerken hızla kürsüsüne yerleşmiş olan adamın sert bakışları ile anında suspus kesildi.

Jeongin yakın arkadaşının neden kendisinden habersizce dersi -ve aynı zamanda onları- ektiğini merak etmişti. Ancak ne bunu diğerleri ile tartışacak ne de telefonunu çıkarıp Felix'in kendisine soracak cesareti yoktu. Tek ümidi profesörün dersi tam zamanında bitirmesiydi. Keza çoğu zaman saate bakmaktan aciz olan bu sinirli hukukçu, kendilerine ayrılan süre bitmesine rağmen öğrencilerine bilgiler vermeye devam eder ve bundan keyif duyardı. Gelen itirazları ise sert bir dil eşliğinde sahibine geri gönderirdi.

Bazen öğrenciler onun yarı zamanlı bir elektrik trafosu olarak çalışıp çalışmadığını düşünmeden edemezdi. Tam anlamıyla gergin herifin tekiydi.

Neyse ki bugün tersinden kalkmamış olan Profesör Bang öğrencilerini tam zamanında serbest bıraktı ve Jeongin'in uzun zaman sonra şanslı hissetmesini sağladı. Genç hiç vakit kaybetmeden arkadaşını aradı. Ancak telefonu kapalıydı.

İçini kötü bir hissin kaplamasını engelleyemeyerek birkaç mesaj bırakmak istedi. Yalnızca şarjının bitmiş olmasını umuyordu. Evet, Felix akşam telefonunu şarja takmayı unuttuğu için telefonu kapanmıştı ve alarmı çalmadığı için de dersi kaçırmıştı.

Her şey böyle olmalıydı.

...

O gün Jeongin için her zamankinden yavaş geçiyordu. Her ne kadar altı kişiden oluşan bir arkadaş grupları olsa bile grupta en yakın olduğu kişinin orada olmaması, ona çok boş hissettirmişti. Beomgyu'nun esprilerine bile doğru düzgün gülememişti!

Tüm gün modu düşük bir biçimde gezerken tek isteği derslerin bir an önce sonlanmasıydı. Belki o zaman Felix'in evine gider ve endişelerini o şekilde giderirdi. Yalnızca kafasında kurduğuna inanmak istiyordu. Çünkü başka çaresi yoktu.

Geçen birkaç saatin sonunda dersler nihayet bittiğinde binadan çıkmak için adımlamaya başladı. Eğer Felix bugün gelmiş olsaydı uzun zamandır planladıkları gibi ders çıkışı hep birlikte takılacaklardı. Ancak mesajlara hâlâ bir geri dönüş yapmamıştı ve telefonu da aynı şekilde kapalıydı.

İçine bir şüphe düşmesine engel olamayan Jeongin ise arkadaşlarının tüm ısrarlarına rağmen gelmeyi reddetmiş, Felix'i kontrol edeceğini söylemişti.

Tam kendi güzergahından çıkarak arkadaşının evinin yoluna doğru ilerleyeceği sırada titreşimdeki telefonu dikkatini çekti. Cebinden çıkardı ve gelen bildirime göz attı. Arkadaşı sonunda kendisine bir mesaj atmayı akıl edebilmişti!

Yazdığı birkaç cümlelik mesaj kısaca onları ektiği için dilediği özürleri ve bunu daha sonra telafi edeceğini içeriyordu.

Jeongin içini kaplayan rahatlama hissi ile Felix'e onun evine gelmek üzere olduğunu, işi yoksa birlikte takılmalarını teklif etti. Ancak genç çocuk dışarıda takılmak istemediğini söylemiş ve Jeongin'i kendi evine dönmesi için ikna etmişti. Jeongin'in ne olduğunu anladığı söylenemezdi, arkadaşı bariz bir şekilde garip davranıyordu.

Yine de üstüne gitmeyerek 'belki sonra anlatır' diye düşündü. Eğer kötü bir zaman geçiriyorsa üstüne gitmemek gerçekten de iyi olurdu. Sonuçta o kendisine yapılmasını istemezdi, ve kendi hoşlanmadığı bir davranışı başka birine uygulaması da hoş olmayacaktı.

is there anybody? - jeonglixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin