Gece saatleri idi, canım sıkılmış bir şekilde çalışma masamın başından kalktım. Göz ucuyla kronometremden saate baktığımda, saat gece 01.56'yı, kronometrem ise 5 saate yakın bir süreyi gösteriyordu. Bir anda omzum düştü ve gecenin sessizliği ile kitaplığıma boş boş bakındım. Koyu meşe odunundan yapılmış çalışma masam benden yaşlıydı. Üst rafında okuma kitaplarım var iken, alt rafında boy boy test kitaplarım vardı. Okuma kitaplarıma ikiye ayırmıştım; birisi çok sevdiklerim, ikincisi pek sevmediklerim idi. Önümde 2 farklı matematik kaynağı benimle ilgilen dermişcesine bana bakıyorlardı, kalemim yeter artık yoruldum bırak beni diyordu. Mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Ev çok sessizdi, duyulan tek şey eski analog saatin tik tak sesi idi. Karanlık antreden geçtikten sonra mutfağa vardım, yarı şaşkın, yarı gülünç bir şekilde "ben burada de ne arıyorum" dedim ve çok düşünmeden bir bardak su içip odama geri geldim, uyumadan önce canım biraz kitap okumak istedi. Bozkurtlar kitabını aldım, yatağıma girdim ve yorganıma sarılır bir biçimde okumaya başladım. Uzun uzun kitap okuyabildiğim zamanlar çok nadir olmuştur, en son 8 ila 9 ay öncesinde 280 sayfa uzunluğunda ki Ruh Adam'ı sadece 2 günde okumuş olmamdı. Yine şaşırmadık ki 20. sayfada uykum geldi ve kitabı kapatıp sandalyeye koyduktan sonra gözlerimi tavana dikip düşünmeye başladım. Ara sıra gözlerim seyreriyor, kendi kendine kapanıyordu, aklıma gelen ilk şey; acaba bugün ne yaşacağım düşüncesi idi dershanem vardı ve pek gitmek istemiyordum çünkü bu üniversite sınavı bana çok mantıksız geliyordu. 12 sene bir şekilde oku, dersleri geç, ondan sonra bir anda 2 tane sınava gir ve geleceğini belirle. Madem alt tarafı 2.5-3 saat sürecek olan 2 tane sınava girdikten sonra hayatımız şekillenecek neden 12 sene eğitim görüyoruz... İnsanlara bunu deyince 2 sınava hazırlık olması için diyor. Sen 2 tane sınava 12 sene hazırlanıyorsan bence hiç üniversite okuma bile.
Uyumam lazım ama yatamıyorum. Gözümü her kapattığımda aklıma başka bir şey geliyor, kafam çok doluydu. Uykum var ama yatamıyorum, karnım aç ama yemek yiyemiyorum, iştah desen asla doymayan ben değilmişim gibi şu an ağzımı bıçak açmıyor. Durduk yere ne oldu bana? Hiçbir fikrim yok. Canım kahve çekiyor lakin su ısıtmaya takatim yok ve her şey bir anda gerçekleşti. Ortada herhangi bir şey yokken depresyona mı giriyordum? Sanmıyorum, kendi kendime triplere girecek birisi değilim. Gözümü her kapattığımda hiç sekmeden gördüğüm birisi var ve onun kim olduğunu bilmiyorum. Birinde börekçide çay içiyoruz, birinde parkta blackjack oynuyoruz. Bazen de koluma girmiş bir şekilde İstanbul'un sokaklarında öylesine yürüyoruz. Daha blackjackin ne olduğunu bile bilmiyorum, daha önce hiç oynamadım, kumarla aram iyi değildir, saçma buluyorum çünkü her zaman kasa kazanır ya da basit düşünelim belki de param olmadığı içindir. En çok dikkatimi çeken an ise parktayız ama yanımda ondan başka 3 kişi daha var ve aralarında yalnızca birisini tanıyorum. Yasin. Okuldan bir arkadaşım ve kendisini çok severim lakin sürekli gördüğüm kişi ile bağlantısı ne? Bunları düşünmek beni yoruyor ama aklıma sürekli sorular geliyordu. Biraz zaman geçti saat sabaha karşı 4 civarlarıydı 3 saat sonra okulum başlayacaktı lakin ben 10 dakika uyuyamamıştım. Anlaşılan bugün ölü gibi olacağız. Bilgisayırımı açıp oyun mu oynasam yoksa kendi kendime deneme mi yazsam. Bu saatte elim kalem tutmaz ondan en iyisi bilgisayarımı açtım ve İnternette geziniyordum ve karşıma bir anda "Blackjack nasıl oynanır" diye bir video gördüm. Çok garip sadece 20 dakika önce gözümü kapattığımda oynadığım kumar oyununun nasıl oynandığı hakkında bir video görmüştüm, açıp izledim oyun güzele benziyor ama kiminle oynayacaktım? Hafiften uykum geldi ve bilgisayarı kapatıp sadece 1.5 saat uyumak için yastığıma sarıldım.