2.BÖLÜM:Bi küçük 'eylül' meselesi

10 1 0
                                    

Uyandığımda başta nerede olduğumu kavrayamadım ama sonradan aldığım koku bana Tuğra'nın yanında yattığımı hatırlattı. Yatakta doğrulmaya çalıştım ama bitanecik kardeşimle birbirimize öyle dolanmıştık ki, hareket edeniyordum. Bu çocuk da neden böyle deli yatıyorsa? Yarın öbür gün karısını da- Ay ne diyom ben ya? Hem küçüğüz biz daha ne evlenmesi?
Saçmalamayı kesip Tuğra'nın omzunu dürttüm. Anlamsız birşeyler mırıldanıp bana götünü döndü. Yanına sokuldum tekrar. Sesimi inceltip "Tuğra, aşkım sabah oldu kahvaltı edelim." dedim cilveli cilveli.
"Eylül hadı sende yat şuraya bebeğim uyuyalım" diyerek beni de yatırmaya çalıştı. Bir anda yataktan ittirdim köpeği.
"Tuğra! Eylül kim lan?! Ne yatağı ne yatması? Tuğra boğarım seni sevgilin var da benim niye haberim yok yaa?!" diye bağırırken hain kardeşim şapşal şapşal bana bakmaya başladı. Sonra son bir toparlama çabası içinde
"Ne Eylül'ü? Eylül de kimmiş? Tanımıy-"
"Tuğra kafanı duvarlara sürtüp kıvılcım çıkartmamı ister misin? Bana hemen Eylül'ün kim olduğunu ve neden ona 'bebeğim' dediğini açıklıyorsun."
"Şey Eylül. Şey. Benim köpeğim. Evet evet köpeğim. Köpeğimin adını Eylül koymuştum ya ondan şeyettim-"
"Yemedim"
"Hiç mi?"
"Cık. Hiç."
"Eylül benim okuldan arkadaşım. Yani kız arkadaşım. Öyle aşk falan yok zaten. Sadece ihti-"
"Yeter! Ne pis çocuk oldun sen Amerikalarda lan!"
"Aa. Düzeltirsin beni fıstığım. Temelli geldim zaten."
"N-ne? Yani şimdi senin tedavin felan bitti mi? Gitmiceksin yani?"
"Kızım beyinsiz misin dicem ama ikizinim yani diyemiyorum." ona 'hı çok biliyon sen hıı' bakışlarımı atıp üstümü değiştirmek için odama girdim.
Okul formalarımı giyerken Tuğra'nın okul mevzuları geldi aklıma. Çocuk amerikadan yeni dönmüştü ama bildiğim kadarıyla orada da devam etmişti okuluna. Merakımı gidermek için hızla üstümü düzeltip odamdan çıkıp Tuğranın odasına yöneldim. O da hissetmiş gibi üstünde benim okulumun formalarıyla kapıdan çıktı.
"Ooo,yakıyosun gene ortalığı Tuğra! Gerçi şaşırmamam lazım. Benim kardeşimsin sonuçta dimi?" diyip saçlarını karıştırdım. Bana ölümcül bakışlarından birini atıp kolunun altına çekti.
"Bence son günlerde şansını fazlasıyla zorluyorsUn sevgili ikizim. Ve sen birkaç yıldır beni görmediğin için huylarımı unutmuş ola-"
"ANNEEEEEE! TUĞRA BENİ ÖLDÜRMEKLE TEHDİT EDİYOOOOO! YA CAN GÜVENLİĞİM TEHLİKEDE İMDAAAT!!!" diye çığırıp ellerinden kurtuldum. Tuğra bana bakıp umutsuz vakasın der gibi başını salladı. Ben de karşılığında ona dil çıkartıp mutfağa girdim. Annem omlet yapmıştı. Elimi uzatıp bir tane almaya çalışınca annem elime tahta kaşıkla vurdu. Gözlerimi büyültüp anneme baktım.
"Kardeşini beklesene kızım! Ah kime çektin bilmem ki? Kaynanam olacak o karıya- neyse işte Tuğra'yı bekle annecim."
Anneme gözlerimi doldurarak baktım. Ama annem etkilenmişe benzemiyordu. Bana hala gözlerini kısarak dikkat ölüm tehlikesi bakışları atıyordu.
Ben hala dolu gözlerle anneme bakarken Tuğra geldi. Annem ona gülümseyerek bakıp kahvaltıya oturtunca bu sefer gerçekten gözümden bir damla yaş aktı. Hızla mutfaktan çıkıp çantamı sırtladığım gibi evden çıktım. Tuğra'yı kıskanmıyordum. O benim canımdı ama annemin ayrımcılık yapması sinirimi bozmuştu. Evet anneme sinirliydim ama bunun acısını Tuğra'dan çıkartmayacaktım.
Düşünceli bir şekilde bahçe kapısını açarken birinin kapının önünde dikildiğini anlamam uzun sürmemişti. Başımı hafifçe kaldırdığımda bunun Onur olduğunu gördüm. Bana çarpık bir gülümsemeyle bakarken gözlerimi devirdim ve "Ne var Onur?" diye sordum sinirle. Bu tavrıma şaşırdığı suratından belliydi.
"Şey... Ben sadece okula kadar yürüyelim mi diyecektim.."
"Ya sen ne yüzsüz bişeysin be! En yakın arkadaşım sana aşık olduğunu söyledi ve sen gelip bana mı asılıyorsun? Bak Onur Kevser harika bir kız. Her yönden. Ve sen böyle davranarak sadece beni en yakın arkadaşımdan uzaklaştırıyorsun. Kevser'e beni sevdiğini söylemenin nedenini anlamıyorum ama ilgilenmiyorum da. Şimdi evimin önünden defol." Ama Onur bana değil arkama bakıyordu. O yana döndüğümde Tuğra yüzündeki tehlikeli ifadeyle Onur'a bakıyordu.
Tuğra yanıma gelip sahiplenici bir tavırla elini omzuma atıp kolunun altına çekti beni. Hala onura bakarken
"Efil, bu kim güzelim?" diye sordu sert yüz hatlarını korurken.
"Defol git şurdan Onur!" dedim gözlerimi kısarak ona bakarken.
"Burada bitmedi Efil!" diye söylendi sinirle.
"Lan siktir git şurdan elimden bi kaza çıkacak!" diye kükreyen Tuğra'nın sinirden çenesi kasılmıştı. Onur arkasını dönüp bir hışımla giderken Tuğra'nın bakışları. Bana döndü. Tam ağzımı açmış bir şey söyleyecektim ki Tuğra "Tek kelime etme güzelim. Şimdi sinirliyim. Sonra anlatacaksın bu lavuğun kim olduğunu.
Sinirliyken bile beni düşünüyordu. Gülümseyip. yanağına bir öpücük kondurdum. Okula doğru yürümeye başladım ama pastanenin önüne gelince beni de kendiyle beraber içeri sokup bir masaya oturttu.
"Kahvaltı etmedin mi lan sen?" diye sordum hayretle. Bana ters bi bakış attıktan sonra "Sayende!" diye mırıldandı. Halimden memnun bir şekilde gülümseyip önüme konan kıymalı böreğe saldırdım. Büyük bir açlıkla saldırırken, Tuğra'nın öküz diye mırıldandığını duydum. Ağzım hala doluyken "Sen sanki ayrı boksun! Mal." diye çemkirip tekrar önüme döndüm. Tuğra da keyifli bir kahkaha atıp benim iki katım kadar öküzlükle saldırdı böreğe. Seviyorum abi ben bu çocuğu.

İREZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin