٭2٭

148 24 8
                                    

"Efendim, psikolog gelecek, lütfen bir lokma olsun bir şey yiyin"

Seokjin, kucağında küçük Jungkook ile yatak odasının kapısını tıklıyor, artık yalvarmaktan bıkmış bir sesle konuşuyordu.

Kapı açılmadı, en ufak ses dahi gelmedi.

Gri-siyahın hakim olduğu odada, siyah yatakta kocaman yastığa sarılmış ağlıyordu Hoseok.

Kımıldayacak güç bile bulamıyordu kendinde, istediği tek şey eskisi gibi kocasının yanaklarını öpücüklerini hissederek uyanmaktı.

Seokjin yedek anahtar ile kapıyı açtı, içeri girmesi için Jungkook'u yere bırakıp kapının önünde bekledi.

Küçük çocuk, geceden beri annesini sonunda görmenin verdiği mutluluk ile paytak paytak koşmuş, minik ellerinden destek alarak yatağa tırmanmış, öylece yatıp boşluğa bakan Hoseok'un yanağına kocaman bir öpücük kondurmuştu.

"Omma!"

Bu öpücük, belki de bir şeyleri hatırlattı esmere, belki de annelik iç güdüsünden dolayı, doğruldu kolları arasına aldı minik bedeni, öptü, kokladı.

"Bebeğim, yemek yedin mi?"

Küçük dişleri gözükecek şekilde gülümsedi Jungkook, kafa salladı hızlıca, henüz konuşması tam oturmamıştı.

"Sokcin hyung pankek yaptı bana ballı, bide püre, hemde elmalı!"

Gülümseyerek saçların öptü Hoseok, boynuna gömüldü oğlunun, saçlarını okşadı, gözleri doldu.

Jimin gibi kokuyordu oğlu.

'Aman, Tanrı korusun!'

Bu benzetmeyi sildi hemen aklından, oğlunun kocası gibi biri olmasını asla istemezdi.

Her zamanki gibi sessiz olan evde kapı sesi yankılandı, koşarak büyük, siyah kapıyı açtı Seokjin.

Yoongi, üzerinde siyah bir gömlek ve palto, altında bol kumaş bir pantolon, gözünde gözlükleri ile ciddi ve havalı bir şekilde onu süzüyordu.

"Ben Psikolog Min Youngi"

Seokjinin onu tanıması olabilecek en kötü şeydi.
Neyse ki korktuğu olmamış, Jin onu tanımamıştı.

Gülümsedi, Yoongi geçebilsin diye kapının önünden çıktı.

"Hoş geldiniz Bay Min, iyi ki geldiniz, Bay Jung iki gündür yataktan kalkmıyor, ağzına bir lokma yemek sokmuyor"

Yandan bir gülüş sundu Yoongi, bu aslında bir zafer gülüşüydü ama güven vermek isteyen bir gülüş sandı Jin.
Yumuşak bir sesle konuştu Yoongi.

"Kaç yıldır birliktelerdi?"

"Siz diyin on, ben diyeyim onbeş, gençliği bırakın, çocuklukları birlikte geçmiş aşıklar onlar"

Hafif bir onay mırıltısı bıraktı Yoongi.

"Böyle ölümleri atlatmak zor olur, çocukluğunu, gençliğini kaybetmiş gibi hissediyor olmalı, hangi odada?"

Silkelendi Jin, önden yatak odasına doğru ilerlemeye başladı.

"Burada burada, beni takip edin lütfen!"

Odaya vardıklarında Hoseok minik bebeğine sarılmış, saçlarını okşayarak ağlıyordu.

"Özür dilerim... Özür dilerim... Özür dilerim..."
Sadece sayıklıyordu öylece, kaşlarını çattı ve Jine döndü Yoongi.

"Neden özür diliyor?"

"Cenazeden beri ilgilenemedi oğluyla, o yüzden herhalde"

Hayır... Uzaktan yakından alakası yoktu bunun.
Ama kim bilebilirdi ki?

"Jungkook! Anneyi rahat bırak bebeğim, hadi gel biz seninle resim çizelim"

"Ama ben ommam ile resim çizmek istiyorum!"

"Omma yorgun Jeongguk! Hadi!"

Dudaklarını büzüp odadan çıktı küçük çocuk, içeri girip kapıyı kapattı, yatağa oturdu Yoongi.

"Nasılsınız Bay Park? Ben Min Yoongi, kişisel psikoloğunuzum"

Dinlemedi bile Hoseok, boğazını temizleyip devam etti Yoongi.

"Size Hoseok diyebilir miyim?"

Yine bir cevap gelmedi, düşündü bir süre.

"Oğlunuz... Adı Jeongguk mu? Jungkook yazıyordu oysa belgelerde"

Bu sefer yanıt geldi, yorgun, bitkin bir sesle.
"Park Jeongguk, seoul aksanıyla Jungkook. Kimlikte ikincisi yazıyor"

"İsmini siz mi koydunuz?"

"Evet, babası doğum sırasında yanımda değildi"

Merakla doğruldu Yoongi.
"Yaaa, önemli bir işi mi vardı?"

Ona döndü, en donuk, en duygusuz bakışlarla karşılaştı Yoongi. Hoseok ise aynı ses tonuyla cevap verdi.
"Hayır, o sırada uyuşturucu etkisindeydi"

Yanında getirdiği kalem kağıda not aldı Yoongi.
'Jimin uyuşturucu kullanıyor'

1 saat boyunca çeşit çeşit soru sordu, bir tane bile cevap alamadı Yoongi.
Yalnızca sessizlik.

Süre dolunca ayaklandı.
"Yarın görüşürüz Hoseok!"

Ve yüzündeki sahte gülümseme ile gitti"

Dul (Yoonseok + Hopemin) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin