Bölüm 3

118 40 70
                                    

  

              Hayatıma şimdiye kadar birçok insan girmişti. Çoğu gelip geçici kişilerdi. Ama Minegil öyle değildi. Onların beni ne kadar sevdiğini ve benimde bunu fazlasıyla hissettiğimi farkediyordum. Her zaman yanımdalardı. Her anımda beni neşelendirmenin bir yolunu buluyorlardı. 

              Kafe'ye varmıştık, Duru içeride oturuyordu. Kuzeni ortalıkta görünmüyordu. Otururken başımızla selamlaştık. Mahlas Duru'nun yanına, Mine ve Atasay'da yan yana oturmuşlardı. Masada sadece bir boşluk kalmıştı. Orası da benim yanımdı. Kapıdan içeri giren bir beyefendiye takıldı gözlerim. Bakmamak elimde değildi, sanki karanlık bir sokakta yanan tek lamba gibi dikkat çekiyordu. İri yarı vicudu, orman yeşili gözleri, dalgalı kumral saçları, upuzun boyu ve insanı kendine çeken bir aurası vardı. Bir model gibiydi. 

       Adama kitlenip kalmıştım. Bi anda aklımdaki düşünceler silinmişti. Keskin ve sert bakışlarıyla bana doğru yürüyordu. Ne? Bana doğru mu? "Duru kuzenin gelmeyecek miydi?" Dedi Mahlas.

       O sırada adını bilmediğim yeşil gözlü beyefendi konuştu. "Kusura bakmayın, işle ilgili bir görüşme yapmam gerekti, geç kaldım." O sirada gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. Durunun kuzeni kırkbeş saniyedir gözlerimi alamadığım bu adamdı.

        "Kuzenim Doruk ile tanışın."demişti Duru. "Doruk" güzel isimdi. Acaba ne iş yapıyordu.  Herkes Doruk'la selamlaştıktan sonra yerlerine oturdu. Atasay Mine'ye daha da yapışmıştı. Bu aralar pek yakınladı. Galiba ikisi de birbirinden hoşlanıyordu. Bence çok yakışırlardı. Mahlas;

"Ee Doruk bize kendini tanıtsana" dedi.
Doruk'un bakışları hepimizin ve en son bana baktı imalı imalı ama anlayamadım. Yeşil gözleri çok hüzünlü bakıyordu. Gözleri sanki haftalarca uyumamış gibi şişmiş ve göz altları morarmıştı. Kötü gözüküyordu. Doruk;

"Ben Doruk, yirmi yaşındayım ve Duru'nun kuzeniyim. "Hakkında çok fazla bilgi vermemişti. Bu beni daha da meraklandırmıştı. "Ne iş yapıyorsun" dedim. Sanki beni duymamıştı ya da duymamazlıktan gelmişti. Gıcık olmuştum. Ama gerçekten duyup duymadığını bilmediğim için birşey söyleyememezdim. Doruk;

"Sizi de tanımak isterim." demişti .Yine gözgöze gelmiştik, hemen bakışlarını kaçırdı. Atasay söze girmişti. "Peki ilk ben başlayım o zaman. Ben Atasay, Atasay Görgülü. 19 Yaşındayım. Duru da yengemiz olur." Herkes gülmeye başlatmıştı son sözünden sonra Atasay da ciddiyetini bozup gülmeye başlatmıştı. Doruk ise sadece minik bir tebessüm etmişti ve hemen ciddiyetine dönmüştü.

Sanırım gamzeleri vardı ve gülünce ortaya çıkmıştı ve çok güzellerdi.(Allah'ım inşallah benim kocamın da gamzeleri olur.) diye dua etmiştim.
Kendine gel Gece, kendine gel. O Duru'nun kuzeni, kendine gel. Sen dün aldatıldığını öğrendin. İçimde biryerlerde hala Onur'a karşı hislerim vardı. Sanki şimdi gelse, dese ki "konuşalım" konuşurdum galiba. Çünkü ben ilk defa birisini bu kadar sevdiğimi düşünüyordum. Onun da beni sevdiğini sanıyordum. Ne büyük aptallık ama. Aslında ona karşı tavırlarımın sebebi onu çok sevmemden kaynaklıydı. Birazcık da onun beni anlamasını istiyordum.

      İnsanı vuran da hep sevdikleri insan olmaz mı zaten. En çok sevdiklerim yaraladı beni, değer verdiklerim, diğer insanlardan ayırdıklarım. Sanki üzerimden tırla geçtiler. Çarpan o tir benim aslında kim olduğumu hatırlamamı sağladı. Bazen o tırın üstünden geçmesi gerekiyor, geçsin ki bir tır üstüne geldiğinde yolun ortasından çekilmeyi bilesin. Sen ne kadar istesen de o hızla gelen tır'ı ellerinle durduramazsın. Eninde sonunda o yoldan artık çekilme kararı alacaksın. Çekileceksin fakat bazen çekildiğin yollar bir asfalt, bazen ise bir uçurum olacak. Zamanla o uçurumdan kurtulmanın da bir yolunu bulacaksın ve tırnaklarınla kazıya kazıya o boşlukları yaratıp oralardan tutunacaksın.

     Ben de o uçuruma çekilen kişilerden biriydim. Düşmek üzereydim. Tam o sırada elimi birileri tuttu. Mine,Mahlas,Atasay beni uçurumdan kurtardılar. Bu yüzden onlara karşı bir özel bağım olduğunu düşünüyordum.

"Gece iyi misin?"derin düşüncelere dalmıştım. Mine'nin uyarması üzerine düşüncelerim yok olmuştu. "Kendini tanıtma sırası sana geldi."demişti. Yutkundum, tekrar yutkundum.

"Ben Gece, Gece Zorlu. Onsekiz yaşındayım."diye kısa kesmiştim. Dilim sanki bir anlığına kördüğüm olmuştu. Kendim hakkında herşeyi unutmuştum, elim kolum birbirine girmişti. Bi anda ayağa kalktım, bütün gözler üzerimdeydi. "Eee nereye gidiyoruz?"demiştim.

Doruk ayağa kalktı. "Benim bildiğim bir mekan var." Daha sonrasında toparlanıp kafeden dışarı çıktık. Ve yağmur yağıyordu. Tıpkı doğum günümde yağan yağmur, Onur'un peşimde yalvarırken kaçıp sığındığım yağmur gibiydi. Arkamdan bir ses bana sesleniyordu. "Geceee, Gecee." "Gece uyan kızım."




Eee arkadaşlar nasıldı bu bölüm? Bence çok güzel bir ters köşe yaptım, uzun zamandır taslak halinde duruyordu.
Yeni bölümler haftada bir şeklinde gelecektir. Keyifli okumalar. Bolca yorum bolca, okunma dilerim.

SarmaşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin