0.1; ve ophelia düşmüş bütün çiçekleriyle

188 28 63
                                    

✿

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

bulunmaktan pek haz almadığım yerde, alışılagelmiş bir rutin içinde yine bu koca salonun ortasındaydım. doğduğum andan beri var olma çabalarım burda bulunmak için miydi bilinmez ama gözlerimden kolaylıkla okunabilen bir bezginlik mevcuttu tüm bedenimde. kendimi bildim bileli buradaydım, koca bir döngüden ibaretti tüm bu gördüklerim. senede bir değişen yüzler harici her şey aynıydı, gittikçe değişip nükseden tek şey omuzlarımdaki yükün ağırlığı olmuştu bunca zaman boyunca.

pek hissiz sayılmazdım, çektiğim zorlukları gayet de hissediyordum. yara bere içindeki ellerim, ayaklarım, kafamın içinden asla ayrılmayıp daima benimle beraber olan baş ağrım... hayat neşemi de pek fazla kaybetmiş sayılmazdım aslında, elimde kalan tek şey buydu çünkü. parmak uçlarımdan başlayıp tüm bedenime yayılan yakıcı his de her daim benimleydi. kafasına estikçe uğrayıp kaçıveriyordu ardından. sıkılmıştım artık sadece, sıradanlık bir yerden sonra boğazlayacak gibi oluyordu beni.

hiçbir zaman hırslı biri olmamıştım, elimden geleni yapıp kenara çekilme taraftarıydım daha çok. ancak ne yazık ki annem benimle pek aynı fikirde sayılmazdı. yirmi üç yıllık hayatım boyunca kendi hırslarını benim üzerimde kullanmasına izin vermiştim bir kukla gibi. bilmiyorum, isyan edecek kadar cesaretli değildim herhalde. çoktan kabullenilmiş çaresizlik hakimdi her bir zerremde. bir şeyler için inatlaşıp diretecek gücü bulamıyordum kendimde artık.

dans ederken çok şey düşünebiliyordum şu anda da olduğu gibi. diğerlerinin aksine dansıma odaklanırsam hata yapacakmışım gibi hissediyordum. kafamı dağıtmak için türlü türlü tilkiler geçiriyordum aklımdan. zaten başka türlü çekilecek gibi değildi benim için bu klasik acılı rutin.

dakikalar sonra düşüncelerimden sıyrılıp gerçek dünyaya ufak bir selam vermemi sağlayan şey dans hocamızın komutuyla provamızı sonlandırmamız olmuştu. içimden tanrıya teşekkürlerimi fısıldarken daha fazla dayanamadığım için dizlerimin üzerine çökmüş, soluklanmaya başlamıştım. elimi göğsüme koyarken nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum bir yandan da.

"al, iç."

karşımda, suratına dökülen sarı ipek gibi saçları, kızarmış çilli yanakları ve kiraz dudağıyla, melekleri kıskandıracak derecedeki güzelliğiyle dikilen felix'e kısık bir teşekkür mırıldanıp su şişesini kavuşturdum kurumuş dudaklarıma. felix ise çoktan yanıma çökmüş, başı eğik bir şekilde elbisesinin eteğiyle oynuyor bir yandan nefesini düzene sokmaya çalışıyordu. al al olmuş yanakları, bembeyaz tenini süslemişti. o da haliyle yorgun gözüküyordu, saatlerdir bu lanet provadaydık hepimiz.

"akşam size gelecekmişiz minho hyung, yarınki gösteri ve sponsor meselesini konuşurlar muhtemelen. sen de hazırla kendini istersen şimdiden. tatsızlık çıkarır yine bizimkiler, biliyorsun."

ophelia, minchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin