0.3; etekleri açılıp yayılmış da sulara

81 18 53
                                    

onceki bolumun bildirimi gelmemis olabilir okumayi unutmayinn🌸

onceki bolumun bildirimi gelmemis olabilir okumayi unutmayinn🌸

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

koca bahçenin ortasında rahatsızca kıpırdanırken, istemsizce annemin yanında küçülüp parmak uçlarımla oynamaya devam ettim saniyeler geçerken. yanlış bir şey yapmak istemiyordum, zaten gelmeye gram hevesli olmadığım bu yerde konuşasım bile yoktu bu akşam. sponsorluk mevzusunu düşündükçe başıma ağrılar saplanıyor, umutsuzca derin hülyalara dalıyordum. annemin henüz hiçbir şeyden haberi yoktu. konusunu bile açmak büyük bir kaosa neden olacaktı, biliyordum.

durduğum yerde koca kahverengilerimi merakla bahçenin her bir köşesinde gezdirmeye başladım çok geçmeden. büyük avlunun kapısındaki iki koruma, biraz ilerideki küçük, dışı camlarla kaplı botanik bahçe, ortadaki koca havuzla oldukça ihtişamlı duruyordu yeşilliklerle donatılmış bu bahçe. koca malikanenin yanında ona kıyasla oldukça küçük ev dikkatimi çekti ardından. çalışanların burda kalma ihtimalini düşünüp çok sorgulamadan içimdeki sıkıntıyla etrafa çekingen bakışlar atmaya devam ettim.

kahve gözlerim bu sefer merakla açılmış, gördüğüm andan beri hayran kaldığım botanik bahçenin üzerinde gezinirken gösterişli evin kapısının açılıp ev sahibi olduğunu düşündüğüm koca heybetli bedenin bize doğru gelmesiyle istemsizce gerilmiştim olduğum yerde. bulunduğumuz yerden yüz hatlarını tam olarak kestiremesem de ne kadar yapılı olduğu uzaktan bile belli oluyordu. annem ise hemen dudaklarına yalancı bir tebessüm kondurup en kibar haline bürünmüştü. onun bu hallerine gözlerimi kısarak bakarken içimden söylenmeden edemedim. başkalarına karşı melek kesiliyordu adeta.

tüm dikkatim annemin abartılı davranışları üzerinde olduğu esnada uzaktaki bedenin nihayet yanımıza geldiğini yükselen sesle fark ettim.

"hoş geldiniz, gelmenize çok sevindim."

şokla aralanmış dudaklarım, kırpıştırıp durduğum gözlerimle karşımdaki kıvırcık saçlı adama bakarken o hiç buralı olmuyor, annemle gülümseyip el sıkışırken aynı zamanda selamlaşıyorlardı. sohbetleri kulağıma ulaşmazken tüm bedenim transa girmiş gibi hissediyordum. kurumuş dudaklarım birbirine kenetlenmiş, sesimi kaybetmiş gibiydim adeta.

o karşımdaydı.

bir daha karşılaşmayı asla tahmin etmediğim adam şu anda karşımda gamzesini belli edecek şekilde gülümseyerek annemle ayaküstü bir sohbete dalmıştı.

"bang christopher chan."

nihayet bana doğru dönüp yüzündeki hafif gülümsemeyle yavaşça elini uzattı. uzattığı ele kısa bir bakış atarken kurumuş dudaklarımı ıslatıp elimi uzattım çekingence.

"lee minho."

onun büyük ellerine kıyasla avcunun içinde kalan minik elimi hafifçe sıkıp bıraktı. bakışlarını yüzümde gezdirme gereği bile duymamıştı, açık açık beni umursamadığı her halinden belliydi. onun aksine bende ise saniyelik bu temas bile neredeyse yanacakmışım gibi hissetmeme yeterli olmuştu. yakından çok daha yakışıklı, çok daha kusursuz gözüküyordu. o gece fark etmediğim tüm detayları gözlerimin önündeydi şu an. şekilli kalın dudakları, belli belirsiz ancak çok dikkatli bakılınca gözüken çilleri, serin rüzgar estikçe genzime dolan ferah parfüm kokusu... tuhaf bir havası vardı baştan aşağı.

ophelia, minchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin