0.2; gözyaşları içine ırmağın

83 14 60
                                    

✿

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

zamanın nasıl hızla akıp geçtiğini fark edemediğim günlerden birindeydim yine. gösteriye yaklaşık bir saat kala, üstümde modern bale kıyafetlerim, fönlü saçım ve elimde dumanı tüten acı kahvemle beraber gösteri salonumuzun hemen karşısındaki kafede oturuyordum. başım elime yaslı, yoldan geçenleri izliyor, gösteriyi izlemeye gelen insanları süzüyordum kısık gözlerimle. dün geceden kalma yorgunluğum olsa da sahnede hepsinin geçeceğinin farkındaydım, o anın heyecanıyla yorgunluğum aklıma bile gelmeyecekti muhtemelen.

geceki karmaşık ruh halimden dolayı uyanır uyanmaz kendini belli eden migrenimi yeniden hissetmemle parmak uçlarımla şakaklarıma minik hareketlerle masaj yapmaya başladım. dün, hyunjin'in omuzlarında kısa süreliğine uyuyakalmamdan sonra hyunjin dayanamamış, beni uyandırıp dans etmem için zorlamıştı koca pistin ortasında. ilk başta çekinsem de söylenmelerine dayanamayıp deliler gibi eğlenmiştim o pistte hyunjinle beraber. o adamı ise en son uyuyakalmadan önce görebilmiştim, uyandıktan sonra yok olmuştu birden. oturduğu koltuk boştu, hiç gelmemiş gibiydi sanki. hayal ürünüm olup olmadığını bile sorgulamıştım tüm gece boyunca. düşlerimdeki silüete benzetmiştim onun kusursuz duruşuyla bir anlık beliriverip ardından ortadan kaybolmasını. fantastik şeylere inansaydım deli saçması bir şeyin içinde olduğumu düşünebilirdim ancak bunun tek açıklaması yalnızlığımdan dolayı kafayı yiyip garip şeyler görmemdi. ki henüz delirmediysem dünkü adam gerçekti, kanlı canlı karşımdaydı. biliyordum. doğru hatırlıyorsam, felix'in gösterdiği kişi oysa eğer, bugün gösteriye gelenlerin, hatta sponsorların arasında o da olacaktı.

"manit mi yaptın lan? al, sana gelmiş."

gunil'in seslenmesiyle daldığım yerden bakışlarımı çekip önümde dikilen arkadaşımla buluşturdum koca irislerimi. yaklaşık iki yıldır bu kafede çalışıyordu, her gün buraya gidip geldiğim için de fazlasıyla yakın olmuştuk zamanla.

"hm? efendim?"

"çiçekler diyorum, az önce bir adam gelip bıraktı sana vermem için. duymadın mı? aklın nerede senin, gösteri için mi heyecanlısın yoksa? en iyisini yapacağını ikimiz de biliyoruz, boşuna streslenme sakın güzelim."

koyu kahverengi önlüğünü düzeltip karşımdaki boş sandalyeye oturduğunda, elinde duran capcanlı, sarılı beyazlı çiçeklerden oluşan buketi de masanın üstüne koyup bana doğru ittirmişti. masaya bırakana kadar koca çiçeklerin varlığını bile fark edememiştim, aklım neredeydi sahi benim?

"yok ya stresli değilim aslında, kafam dolu sadece."

"çiçek ne iş?"

"annemin arkadaşlarından biri göndermiştir. ev de dolu zaten, başarılar demek için yolluyor tanıdıklar."

gunil, çenesini eline yaslayıp kısık, şüpheci gözleriyle beni süzmeye başlamıştı. onun bu haline kıkırdamadan edememiştim.

"bak bakalım kartta kimin adı yazıyor?"

ophelia, minchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin