Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Adliyenin güneşle aydınlanan koridoru kalabalık ama sessizdi. Günlerdir süren şiddetli fırtına dinmiş, yerini dingin güneşli havaya bırakmıştı. Baharı müjdelermiş gibi parlayan güneşin aksine Şanlılar ve Korhanlar karalar giyinmiş ve adliye koridorunu kozlarını son kez paylaşmak üzere doldurmuştu. Ortam gergindi, soğuktu. Evliliklerini bitirmek için bir araya gelmiş gençler hiç olmadıkları kadar uzaklardı birbirlerine. Hiç konuşmadan anlaşabilen gözlerinin birbirine değmesi bile yasaktı. Gözleri bile konuşamıyordu artık. Konuşulabilecek şeyleri çoktan tüketmişlerdi.
"Davacı Seyran Korhan! Davalı Ferit Korhan!..."
Mübaşirin seslenmesiyle herkes hareketlenmiş ve mahkeme salonuna doğru yol almaya başlamıştı. Yerinden kıpırdayamayan iki kişi vardı; Seyran ve Ferit. İlk defa göz göze gelme şansı bulmuşlardı ve Ferit yere eğdiği başını kaldırmıştı hemen. Son bir şans, son bir umut için Seyran'ın gözlerinin içine baktı. Seyran da isterse hemen burayı birlikte terk edebilirlerdi. Alyanslar cebindeydi ve her şeye sıfırdan başlamaya hazırdı.
Seyran Ferit'in sulu gözlerini izledi. Ağlayarak aynada kendini izleyen Seyran'a benziyordu biraz. Kimse görmediği için ayna karşısına geçip kendine arkadaş olan Seyran'a. Gözlerini kapattı. Yönünü mahkeme salonuna çevirdi. Ferit'i hala affedememişti. Adamın pişmanlığını görebiliyordu. Çaresiz ve perişan olduğunu, kendisinden gelecek bir adıma muhtaç olduğunu... Yine de içi hala güvenmezken Ferit'e; o yalıya ve o odaya hala küsken geri dönemezdi. En başta kendine yapamazdı bunu. Bu noktaya gelmek için çabalamış ve baş kaldırmış kadına ihanet edemezdi.
"Ablacım iyi misin? Seni bekliyoruz."
Seyran gözlerini açıp Suna'ya baktı; her zor anında yanında olan kadına. Kararlılıkla, her zor anında tuttuğu eli tuttu bir kez daha. Bu sefer güçlenmek için değil güçlerini paylaşmak için beraberlerdi.
"İyiyim abla. Geliyorum."
Seyran'ın salona girmesiyle avucunda sıkı sıkı tuttuğu alyansları cebine geri bıraktı Ferit. Seyran'ın gözlerindeki kararlılık kırılmıyordu asla. İçinde sönmeyen umuda küfretti Ferit. Tüm umutları tüketen kendine küfretti. Her zor anında olduğu gibi yine Abidin gelmiş ve ayağa kaldırmıştı adamı. Mahkeme salonuna kadar eşlik etti.
Basının da çok ilgilendiği sansasyonel boşanma davası başlamıştı. Korhanların itibarı için gizlilik kararı alınmıştı tabi. İki avukat da müvekkilleri temsil etmiş ve anlaşmalı boşanmanın son gerekliliğine sıra gelmişti; tarafların boşanma beyanları...
"Seyran Korhan, mahkeme huzurunda boşanmak istediğinizi sözlü bir şekilde beyan eder misiniz?"
Yeşil gözler mahkeme salonunda dolaştı bir süre. Ablasının güven veren sıcak gözleri içini ısıttı. Babasının avucunu sıvazlayarak ağzının içine bakması içini ürpertti. Esme'nin suskun halleri, Hattuç'un çatık kaşları, Halis'in gergin bekleyişi... Sonra gözleri çaresizce bakan bir çift kara gözde kaldı. O gözlere bakmaktan korkmuyordu artık. Çekinmiyordu, tiksinmiyordu. Kalbini ezen bir şeyler vardı ama o kadardı. Zincirleri kopmuştu ve tamamen özgürdü artık. Tehdit ya da zorunluluklarla değil kendi seçimiyle şekillenecekti hayatı. Seyran Korhan değil Seyran olacaktı. Ferit'in karısı değil Seyran olacaktı.