Merhaba!Karşınızda pek çok kez kitap yazmaya karar vermiş ama bir türlü devam edememiş biri duruyor. Bilmiyorum okunur mu, hoş bir kitlem dahi yok (: Ama yazacağım ve bu burada kalacak.
Başladığınız Tarih?
Keyifli okumalar.
🍀
Panik dalgası tüm vücudumu esir almışken, açılmayacağını bildiğim telefon numarasını tekrar çevirdim. Bir yandan da günler öncesinden verdiğim pasta hazırlandı mı diye kontrol etmeyi ihmal etmedim.
Nişanlımın gelmesine 7 saat kalmıştı ve en yakın arkadaşım telefonunu açmamakta ısrarcıydı.
Bugün her aksilik beni buluyordu. Öncelikle tüm bu planı kurduğum ablamın acil bir toplantısı çıkması günü alt üst etmişti, çünkü bana yardım edecek ve Burak' ı almaya gidecek olan kişi oydu. İşler istediğim gibi gitmediği için sıkıntılı bir nefes alıp verdim. Sakinliğimi korumak zorunda ve mükemmel bir doğum günü hazırlamalıydım.
İri dalgalı saçlarımı güçlükle kulağımın ardına sıkıştırmışken, pastanede ki kasiyerin sesini işittim."Ahu hanım pastanız hazır!"
Derin bir nefes çekip telefonu, montumun cebine yuvarladım ve çoktan ücretini ödemiş olduğum pastamı kontrol etmek için tezgaha yöneldim.
Pasta tam olarak istediğim gibiydi. Barış ve benim karların üstünde yatıp kocaman güldüğümüz fotoğraf çileklerin arasında bana bakıyordu. En azından, hem gözümüzü hem midemizi şenlendirecek pastamız sorunsuz bir şekilde ellerimin arasındaydı.
Sineme içimden en iyi dileklerimi (!) ileterek pastanenin önünde duran minik arabama ilerledim. Şuan telefonu açmış olsaydı, evi en azından birlikte süsler, yemek yapmak için daha uzun bir vaktim olurdu. Sonuçta bir elin nesi var iki elin sesi var demişler.
Burak 3 gündür şehir dışında iş toplantısındaydı. Ve bugün geri dönüyordu İstanbul'a.
Doğum günü aslında 2 gün sonraydı ama onu şaşırtmak ve mutlu etmek istiyordum.
Düğün öncesi ikimizin de rahatlamaya ihtiyacı vardı. Sonuçta düğünümüze yaklaşık 27 gün vardı!
Burak! Benim çocukluğum, ilk aşkım, her şeyim. Tüm hayatım onunlaydı, anaokulunda tanışmıştık. Tabii ilk başta ondan hiç haz etmediğimi anımsıyorum. O her benimle oynamak için yanıma gelişinde olduğum yere oturur çiçek olup suratımı asardım.
Oysa bana hep bahçeden topladığı çiçeklerden verir, boyama kitaplarımın arasına küçük şekerlemeler bırakırdı. En nihayetinde arkadaşlığımızın başlamasına vesile olan olay, en sevdiğim bez bebeğimin kayboluşu olmuştu. Çok ağladığımı ve her yerde deli gibi aradığımı hatırlıyorum hâlâ. Burak ise sihirli bir şekilde bebeği bulmuş bana vermişti. İşte ona ilk o zaman aşık ve hayran olmuştum. Orda başlayan arkadaşlığımız, lisede sevgililiğe dönüştü. Arkadaşlığımızın bozulmasından korkarak ikimizde lise 2 ye kadar birbirimize açılamamış, en sonunda Burak'ın tatlı isyanıyla ikimizde aşkımızı birbirimize itiraf etmiştik. Benim tüm hayatım oydu. O ve ailem. Bir de en yakın arkadaşım Sinem ve Ferda. Sinem benim ortaokulda hayatıma girmişti ve o zamandan beri en yakınımdı. Ferda ise çalıştığım şirkette benim gibi çalışan çok iyi bir mimardı onunla da hemen kaynaşmış ve birbirimizi çok sevmiştik.Dün telefonda konuşurken işlerimin yoğunluğundan yakınıp bugün için evi havalandırmaya uğramasını rica etmiştim. Neyse ki nişanlım beni kırmayacak kadar nazik bir adam olduğundan ötürü hiç itiraz etmeden kabul etmişti.
