Bölüm 34

125 10 24
                                    

"Teşekkürler yavrum."

"Rica ederim Makbule Teyzem, çocuklar istediğiniz zaman yanıma gelebilirsiniz."

"Bay bay!" Dedi Eylül el sallayarak. Baran yanıma gelip sıkı sıkı sarıldı. "Her şey için teşekkürler Tuana," Hürkan'a baktı.

"Abla!" Güldüm. "Bir şey değil Barancığım."

"Görüşmeküzere Baran bey."

"Görüşürüz Hürkan abi." Kapıyı kapattıktan sonra kendimi koltuğa attım. "Amma yorucu gündü!" Hürkan yanıma oturdu. "Evet, öyleydi."

"Sen yarısında geldin Hürkan bey, söylenme hakkı en çok bende." 

"Akşam yürüyüşüne çıkmaya ne dersin?"

"Harika fikir derim!" 

"Hadi, hazırlan o zaman." 

                                            ●  ●  ●

Hürkan ile saatlerce yürümüştük. Hava çok soğuktu ellerim ve burnum kıpkırmızı olmuştu eve girmek istemiyorumdum ama o akşam olacakları bilseydim eve girmeyi bırak hiç çıkmazdım dışarı...

Rastgele bir sokağa girdik boş ve sessizdi, çok huzurluydu. Sokağın başında biri vardı ama yüzünü tam seçemiyordum, bize bakıyor gibi duruyordu belkide sadece ben yanılıyordum. Yaklaştıkça duran kişinin bir erkek olduğunu fark ettim artık yüzünü de seçebiliyordum. Ateş...

"Tuana?"

'Hassiktir!'

"Ateş, ne işin var burda?" Ateş'in gözleri Hürkan ile birbirine kenetlenmiş ellerimize takıldı kaşlarını çattı.

"Ne oluyor burda? O herif neden elini tuttuyor!?"

"Sevgilimin elini tutmak için senden izin mi alacağım?" 

"Ne dedin sen?" Ateş Hürkan'a yaklaştı. Hürkan'nın gerilen elini sıktım ortalık karışacaktı ve ben bunun olmasını istemiyordum elini bırakmak için bir hamle yaptım fakat o izin vermedi. "Sen ne duyduysan onu dedim ahmak." 

"Sen Tuana'yı hak etmiyorsun aşağılık herif!"

"Hah! Sakın hak eden kişinin sen olduğunu söyleme bana yoksa gülmekten bayılırım şuraya!" Ateş dişlerini sıktı.

"Kes sesini." 

"Ne o? Yoksa platoniğin beni seçti diye üzüldün mü?" Hürkan yangına körükle gidiyordu. Ateş sert bir yumruk savurdu Hürkan'nın suratına dudaklarımdan ufak bir çığlık koptu. 

Hürkan boş durmayıp karşılık verdi ne yapacağımı bilmiyordum. 

"Hürkan!" Onları ayırmaya çalışıyordum ama başaramıyordum. Hürkan, Ateş'i yere yatırıp bilincini kaybedene kadar yumrukladı. "Dur artık! Ne yaptığının farkında mısın!?" Hemen telefonumu çıkarıp ambulansı aradım. 

Bizde ambulansa binip hastaneye gittik. Umarım Ateş'e bir şey olmaz bunu onu sevdiğim için demiyorum ondan nefret ediyorum başlarda iyi biriydi ama sonra saplantılı bir psikopat olduğunu anladım ben Hürkan için korkuyorum eğer Ateş'e bir şey olursa başı derde girer. Hastaneye vardığımızda hızla pansuman yapılıp odaya alındı bir sıkıntısı yoktu neyseki. Birkaç saatte uyanır demişti doktorlar bizde sessiz sessiz odada durmuş uyanmasını bekliyorduk ki içeri takım elbiseli birkaç adam girdi daha ne olduğunu anlamadan kafama sert bir darbe alarak bilincimi kaybettim hiçbir şey duymuyordum neler oluyordu? Kimdi bu adamlar? 

Başımın ağrısıyla gözlerimi açtım vücudumu oynatamıyordum etraf kapkaranlıktı. Hürkan, nerde o? Adamlar... ona zarar vermiş olabilirler miydi? Yaklaşan adım sesleri işitmeye başladım bir anda yüzüme yaklaştı ve karanlık görmeme sebep olan kumaşı açtı. Aniden ortaya çıkan beyaz ışıkla gözlerimi kıstım nerdeydim? Karşımda biri duruyordu gözlerim ışığa alıştıkça yüzünü görebiliyordum Ateş'e çok benziyordu ama orta yaşlarda biriydi. Solumda bir hareketlenme hissetiğimde adamın suratından gözlerimi ayırdım. Yanımdaki sandalyede Hürkan duruyordu elleri ve ayakları bağlıydı benimde öyleydi onun gözleri hâlâ kapalıydı ikimizinde ağzı bağlanmıştı.

/Sonsuza Kadar Hayran 2/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin