Nefes alamıyordum. Tam anlamıyla. Ellerim titriyor, görüşüm bulanıklaşıyordu. Televizyondaki habere tekrar baktım. Tekrar, tekrar ve tekrar. "Ünlü Girişimci Bay Lee'nin ölümünün 6. Yılını hüzünle anıyoruz."
Ölüm. Bay Lee. 6. Yıl. "Bunu hakettin abi." Kanlı ellerim, abimin yerde kanlar içinde yatışı, dehşet saçan gözleri... Çığlık attım ama kendi çığlımı bile doğru düzgün duyamıyordum."geçmişte kalıp geleceğini bu pezevenke bırakırsın. Hangisi Felix?"Sesler, görüntüler kafamda tekrar tekrar oynatıldıkça çığlık atıyordum. Abimi öldürmüştüm o gece.Üvey abimi.Nasırlı bir el tutmuştu sırtımdan okşamıştı,beni sakinleştirmek istercesine. Yüzü bulanık ama bir o kadar da netti yabancının. İçimden tekrar ettiğim tek şey 'hatırlamak istemiyorum' cümlesiydi. Jisung ve Minho geldi yanıma, başımı iki ellerimle kapatmıştım.Birşeyler söylüyorlardı, Dehşetle bana bakıyorlardı fakat hiç birşey duyamıyor,düzgün göremiyordum.Koşar adımlarla odamdan çıktım, Sokak kapısına doğru ilerledim. Minho ve jisung arkamdan geliyorlardı.Gelmemeliydiler.
"Gelmeyin!" demeyi başardım sadece. Kapıyı açtım, apartmandan çıktım. Düz yolda koşuyordum. Nereye gittiğimi bilmeden."Nefes al, nefes ver. Nefes al..."bir an önce sakinleştirmek istiyordum kendimi fakat geçmişimi cehenneme çeviren sözler kulaklarımda yankılanıyordu.
"Benimsin Felix sadece Benim."
"Kirli ellerini çek üzerimden!"
"Sakin ol Felix.İyisin, güvendesin."
"İyi değilsin Felix. Her zaman bir zavallı olarak kalıcaksın."
"Kes sesini!"
Çığlık çığlığa bir sokakta bağırıyordum. Koşmaktan bacaklarım uyuşmuştu.Titriyordum.Temiz hava bana iyi gelir sandım fakat karanlık geçmişimi daha fazla hatırlatıyordu .Orman.Ay ışığı. Keskin gözler, çığlıklar.
"Hey! Beyefendi! İyi misiniz?"
Bir adam. Yüzünü göremiyordum. Yanıma geldi. Sırtımdan tuttu beni. "P-panik atağım..." zar zor konuşuyordum. Belki bu adam bana yardım edebilirdi çünkü şuan kendime müdahale edemiyordum. Geçmişim bütün bedenimi ele geçirmişti."Tamam.Sakin olun şimdi. Derin nefes alın. Verin. Herşey düzelicek. Sakin olun."
Adamın talimatlarına uymak tek seçeneğimdi şuan. Nefes alıp veriyordum."Herşey mükemmel olucak.Hiç kimse yok. Güvendesin.Güvenli bir yerdesin."adamın sözleri ve talimatları sayesinde sakinleşmeye başlamıştım sonunda. Nefes alış veriş -lerim düzene girmeye, görüşüm netleşmeye başladı."Gelin.Tam karşımızda bir park var. Oraya oturalım."Beni kolumdan tutup parka yönlendirdi. Bir banka oturttu. Çantasından bir su çıkarıp bana verdi. Kana kana içtim. "Daha iyi misiniz?"Kafamı salladım.
" Daha iyiyim. Sağolun."dedim sessizce. Sonra kafamı kaldırıp nerede olduğuma baktım. Burası bizim evin olduğu sokak değildi. Ne kadar koşmuşsam caddeden baya uzaklaşmıştım."Ben karşı taraftaki marketten birşeyler alırken çığlık sesleri duydum. Hemen koştum yanınıza.kıpkırmızıydı yüzünüz. nefes alamıyor gibiydiniz."Kafamı yabancıya çevirdim.Küçük burnu,kırmızı yanakları ve parlayan gözleri vardı.Oturmamıza rağmen benden kısa gösteriyordu."Ah, benim panik atağım var da.Kendimi bazen kontrol edemiyorum."dedim gözlerine bakarak.Çocuk 'anladım'dercesine kafasını salladı"Yanınızda ilaçlarınızı bulundurmalısınız.Yoksa daha kötü olabilirdi.Bu arada tanışamadık Jimin ben."Elini uzattı, küçük bir eli vardı jimin'in. Uzanan küçük eli tuttum ve sıktım."Felix bende memnun oldum."
Elimi geri çektim. Biriyle temasa geçince rahatsız oluyordum.Önüme döndüm ve karşımda duran büyük binaları izlemeye başladım."Bu arada, biliyorum sormak haddime değil ama atağını tetikleyecek birşey mi oldu?"Bana yöneltilen soruyla dondum.Yine o haber aklıma geldi.Bugün ve 6 yıl öncesi...Flashback
"Hemşire, uyanıyor sanırım."
Gözlerimi aralamaya çalıştım.Gözlerimin arasından giren beyaz ışıkla mırıldandım. Nerdeydim?Ne olmuştu bana böyle?
Ağzımı açmaya çalıştım."Nerdeyim?"diyebildim sadece. Sanki 100 yıldır bir uykudaydım ve yeni uyanmış gibi uyuşuktum."Ah! Sonunda uyandınız beyefendi.Hastanedesiniz Şuan.Sizi Hastanenin bahçesinde baygın halde bulmuş güvenlikler. Vücudunuzda morluk ve yaralar vardı.Bizde size serum verdik.Tansiyonunuz düşmüş.Çok uzun süre aç kalmışsınız. Ailenizi ya da yakınınızı arayacaktık fakat yanınızda herhangi bir eşya yoktu."Kadının sözleriyle ayılmam bir oldu. Kan. Bıçak. Abim.Telaşla doğruldum. Üstüme ve ellerime baktım. Üstümde ve ellerimde ne bir kan lekesi ne de heyecandan kalan adrenalin vardı. Rüya mıydı yoksa?Abim yaşıyor muydu?Hastane odasında bir televizyon vardı ve bir haber kanalı açıktı. Sanırım kanal sorularımın hepsine yanıt oldu."Son dakika! Ünlü Girişimci aynı zamanda Bay Lee'nin oğlu olan Lee Si-woo Şehrin merkezindeki bir parkta ölü olarak bulundu..."Flashback end
"Hey Felix! Daldın Gittin.İyi misin?"
Silkelen dimi."Evet evet iyiyim.Şey bir video gördüm de ondan dolayı atak geçirdim."dedim üstü kapalı bir şekilde. Jimin kafasını salladı. Artık eve gitmem gerekti. Minho ve jisung beni merak etmiştir.Unutmadan ilaçlarımı da almalıydım.Jimin tam konuşacağı sırada."Artık eve gitmem gerek. Arkadaşlarım beni merak etmiştirTekrardan teşekkürler Jimin."diyerek doğruldum.Jimin biraz şaşırmış gibiydi ama yine de bozuntuya vermedi."Rica ederim Felix. Tanıştığıma memnun oldum. Bir dahakine dikkatli ol."Kafamı salladım.
"Olurum.Görüşürüz."dedim ve daha fazla konuşmak istemediğim için hızlıca parktan çıkıp yola koyuldum.Açıkçası nerde olduğumu bilmiyordum. Eve nasıl gideceğimi.Sanırım geldiğim yoldan geri gideceğim değil mi? İzlendiğimi hissediyorum. Aynı yıllar önceki gibi...Yarım saat önce
"Aç la kapıyı şerrefsiz Changbin!"
"Aha sıçtık."Changbin ilerledi ve ürkek bir şekilde kapıyı açtı." Eh merhaba Chan Hyung."Chanın elinde bir şemsiye vardı. Yine de saçları ıslaktı. "Lan şimdi ben senin ebe-"
Chan arkada Changbin önde malikanenin içinde koşturuyorlardı. "Tamam Hyung! Sonra döversin.Senden önce Hyunjin iki tokat atmak için bizi odasına çağrıyo." Chan durdu ve Changbine "Sıçtık" bakışı attı. Beraber asansörle üst kata çıktılar ve HyunJin'in odasına girdiler.Tam girdikleri sırada Hyunjin bağırmaya başladı. "Lan sizden bir cacık olmuyacak mı?Ben demedim mi size Felix'in her hareketini bana bildirin diye!Aferin Chan. Çocuk sayende yağmurun altında kalmış!"
Hyunjin bütün sinirini şuan kusuyordu Chana.
"Ya benim suçum yok! Mal Changbin arabayı alıp gitmiş.Beni unutmuş salak. Montum ve şemsiyem de arabanın içindeydi!Changbin'e söylenirken Felix bir an önümde belirdi ben ne yapayım?"
Hyunjin tam ağzını açacakken telefonu çaldı.Arayan Koruması Ni-ki'ydi. Telefonu sinirle açtı.
"Ne var Ni-ki?"
"Efendim, Felix Bey evinden ağlayarak çıktı elleri tirriyordu.Onu takip ettik. Bir parkın önünde durdu. Şuan ağlıyor. Birşey yapalım mı?"
Hyunjin'in kan beynine sıçradı bir anda. Aynı zamanda göğsü sızladı. Onu ağlarken düşünmek bile Hyunjin'i deli ediyordu. Onu izlediği bu 6 yıl içerisinde Felix'i korumuş,uzaktan da olsa onu kendi güvencesi altına almıştı fakat artık uzak olmak istemiyordu Felix'e. Onu çok özlemişti her gün görüyor olsa bile.Kararını vermişti.Artık Felix'i kendisi bizzat izleyecekti ve en sonunda onu yanına alacaktı.İç çekti Hyunjin. "Konum at Ni-ki. Geliyorum."Changbin ve Chan da geldi ehehehehe. Jiminide ekledim artık diğer bölüm bütün sülaleyi ekliyim diyorum. Kavulturcam Hyunlixi az kaldı😁😁😁😁😁😁😁😁😁😁
Fikirlerinizi paylaşmayı unutmayın! 💟💟💟💟💟💟💟💟💟💟💟💟💟💟💟💟💟💟💟💟💟💟💟
Selvi boylum yağ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLAMBAÇ~hyunlix
Fanfiction𝘉𝘪𝘭𝘪𝘯𝘮𝘦𝘺𝘦𝘯:Şimdiden kokunu alabiliyorum bebeğim 𝘍𝘦𝘭𝘪𝘹:Ne istiyorsun benden? 𝘉𝘪𝘭𝘪𝘯𝘮𝘦𝘺𝘦𝘯:Sadece bir oyun oynayacağız. Bu oyun hayatının bir kumarı mı olduğunu yoksa sadece bir oyundan mı ibaret olduğunu sen belirleyeceksin. �...