1. Bölüm

41 6 2
                                    

Geçmiş

İki ortak, oturmuş masalarında sohbet ediyorlar. Galip ve Halit. Geçmişten kalma dostlukları, ta çocukluktan.
     Şimdi koskoca bir şirketi yönetiyor, evirip çeviriyorlar.
    "Senin kız da bizim oğlana yapmadığını bırakmadı ha Galip'im." sözleriyle devam ettirdi sohbeti Halit.
    Halit'in 9 yaşında bir oğlu, Galip'in ise 7 yaşında bir kızı vardı. Galip'in kızı biraz dikbaşlıydı , Harun'un oğluna çok çektiriyordu. Şimdi de onu laflıyordu iki ortak.
    Galip tam kızını överek Halit'i cevaplayacaktı ki kapı çaldı ve içeriye asistan girdi. " Galip Bey, Halit Bey..." diyerek ikisinde başıyla selamladı. "Görmek isteyebilirsiniz"diyerek elindeki gazeteyi masaya bıraktı ve küçük bir selamla odadan ayrıldı.
   Türkiye'nin en güçlü hukuk bürolarından birinin sahibiydi Galip ve Halit. Geçen günlerde çok önemli bir davayı kazanmışlardı, bugün de gazetelere manşet olmuşlardı. Hatta bu akşam kendi aralarında bunu kutlayacaklardı. Bir aile yemeği ile.
   "Vay be Halit'im nerelerden nerelere... Yaradan'ın işine şaşmamak çok zor."
   Kafa sallayarak katıldı Halit.
   "Öyle valla..."

   Bir süre daha sohbetlerini devam ettirdikten sonra ayaklandılar. Kutlama yemeği Galip'in evinde olacaktı. Halit'in eşi ve oğlu çoktan oradaydı. İkisi de oraya gidecekti şimdi.
Arabalara atlayıp yola koyuldular.
           
                                    ~~~~~

    Bol bol gülüp eğlenerek yemeklerini yediler. Yemekleri bittikten sonra çocuklar oyun oynamak için yukarıya çıktı. Anne ve babaları ise geç saatlere kadar gülüp eğlendiler.
    Saat gece yarısını geçerken Halit Bey ve eşi kalkmaya karar verdiler. Galip Bey, eşi ve kızları da onlara kapıya kadar eşlik ettiler. Tam kapıdan geçerken Halit'in oğlu başını kaldırıp Galip'e baktı. "Yine gelelim mi Galip amca?" diye bütün harfleri uzatarak sordu küçük Harun. "Ben sizin evi çok seviyorum da."
   Aslında kendi evlerinden bir farkı yoktu. Sorunun amacının ev değilde Galip'in kızı Suna olduğunu herkes biliyordu.
" Gelin be aslanım, yeter ki hep böyle kutlama sebeplerimiz olsun, değil mi?" diyerek Harun'un kafasını okşadı. "Oh be! Duydun mu Suna baban hep gelmemizi istedi." dedi küçük çocuk heyecanla. "Evet, duyduk heralde. Sendeki kulak bizde de var." diye tersledi ama içten içe o da mutlu olmuştu.
   Suna hep terslerdi Harun'u ama severdi. Çok severdi. Harun da bunu bildiği için hiç takmazdı.
   Herkes küçüklerin konuşmasına güldü. Halit ve ailesi de evden ayrıldılar.
  Bugün iki aile de çok eğlenmişlerdi. Belki de gelecek yılların yerine bu gece eğlenmişler, bu gece gülmüşlerdi. Çünkü bu gecenin bu kadar mutlu oldukları son gece olduğundan hepsi bi haberdi.
                              
~~~~~

Ertesi sabaha acı bir haberle açtı gözlerini Galip. Bir telefon geldi ona, Halit ağır yaralı olarak hastahaneye kaldırılmıştı. Araba kazasıydı. Durumu fazla ağırdı.
Hemen eşi Letafet Hanım'ı kaldırdı Galip Bey panikle. Korkuyordu.
Letafet Hanım olanları duyunca paniğe kapıldı. Acaba Halit'in eşi Güzide Hanım duymuş muydu? Arkadaşı için de endişeleniyordu. Apar topar hazırlandılar, Suna'yı da alıp evden çıktılar. Yolda Güzide'yi aradı Letafet. Duymuşlardı. Hastahanedelerdi.
Güzide'nin sesi çok kötü geliyordu.
Letafet onu mu, Halit'i mi yoksa küçücük çocuklarını mı düşünceğine şaşırıyordu.
Galip'in kafası yerinde değildi. Çocukluk arkadaşı, canından bildiği dostu, ahiretliğim dediği adam şimdi zor durumdaydı ve onun elinden bir şey gelmiyordu.
Harun korkuyordu. Neden hastahanedelerdi? Annesi neden bu kadar dağılmıştı? Babası neden hala gelmemişti?

~~~~~

Şehr-i HükümWhere stories live. Discover now