Geçmiş
Dirseklerini masaya dayamış alnını ovuşturuyordu Galip SAYGIN. Can dostu Halit'in ölümünden bu yana bir buçuk ay geçmişti. Halit'in eşi ve oğlu onlarla yaşamaya başlamıştı.
Galip SAYGIN bu haberi aldığından beri aklının köşesinde tek bir soru işareti vardı, Halit KARAN'ın ölümü gerçekten bir kaza mıydı yoksa kasıtlı mı yapılmıştı?
Yemeyip içmeyip bunun için çalışıyordu Galip, her adımda daha da harlanıyordu içindeki intikam ateşi. Bütün yollar tek bir isime çıkıyordu:
Çetin KORKMAZ
Bunu yapanın o olduğuna emin olmuştu artık. Halit ve Çetin' in aileleri önceden musibetliydi ve en son kazandıkları davayla ülkenin gündemine oturduklarında Çetin bunu hazmedememiş ve zaten yapmayı planladığı şeyi biraz erken yapmıştı, Halit KARAN'ı öldürmüştü. Galip tüm ipuçlarını yakalamıştı. Sıra intikam almaktaydı. Galip SAYGIN her ne kadar güçlü olsa da Çetin KORKMAZ da çok iyi korunuyordu. Galip ona ulaşamazdı. Bu yüzden tüm kozlarını ortaya döktü. Çetin KORKMAZ her ne kadar çok iyi avukatlarla savunsa da kendini Galip SAYGIN o çok iyi avukatlara maaş veren kişiydi. Kendi avukatlarıyla davayı kazandı ve onun içeri atılmasını sağladı. Galip SAYGIN öldürmezdi, adaleti sağlardı. Ve sonra tek tek aldı bütün malını mülkünü elinden.
Ülkenin en iyi mafyasını sömürdü, Çetin KORKMAZ'ı tüketti Galip SAYGIN.
Gelecekte nelere mâl olacağını bilmeden.Günümüz
Saçlarım açık camdan giren rüzgarla uçuşurken ben arabanın radyosundan gelen Sezen Aksu sesine eşlik ediyordum.
Bu gece annemlerde kalmıştım. Uzun zamandır çekmediğim kadar huzurlu bir uyku çekmiştim. Eski odam ve yatağım bana iyi gelmişti. Sabah erkenden uyanıp çıkmıştım. Kendi evime gidip üstümü değiştirdikten sonra büroya geçecektim. Bugün yoğun geçecekti, Ersin CEVHER davasıyla ilgilenecektim. Olay yeri, adamlarının söyledikleri, şirketindeki odası, telefonu, bilgisayarı... Hepsi beni bir adım daha öne geçirecekti. Bu davayı almak benim için çok önemliydi, zaten zor ikna olmuşken annemin bana olan tüm inancı yok olurdu. Hele dün akşamki o küstahın sözlerinden sonra iyice hırslanmıştım. Onun o kalkmış götünü indirmek için sabırsızlanıyordum.
Eve girdiğimde beni kedim karşıladı. Bembeyaz tüyleri bacaklarıma sürtünürken kafasını okşadım.
Mutfağa geçip kendime bir sandviç yaptım ve hızlıca yedim. Ilık bir duş aldıktan sonra makyaj yapmak için masaya geçtim. Ben rimel sürerek kirpiklerimi gürleştirirken telefonumdan Duman sesi yükseliyordu.
Üzerime beyaz bir bluz geçirdim. Altıma ise deri, mini bir etek giydim. Tekrar masaya oturup saçlarımı tepeden sıkı bir atkuyruğu yaparken şarkıya eşlik ediyordum."Elleri ellerime, gözleri gözlerime, saçları saçlarıma karışan bir sen olsan..."
~
Masamda oturmuş Ersin CEVHER hakkında araştırma yapıyordum. Az sonra "sağ kolum" diye bahsettiği biriyle görüşmeye gidecektim. Askıdan paltomu aldım ve hızlıca üzerime geçirdim. Küçük bir kağıda adamın verdiği adresi not almıştım, onu da alıp odadan ayrıldım.
~
" Merhaba, ben Ahu ALKAN. Avukatım, Ersin CEVHER'in avukatı." diyerek kendimi tanıttım adama.
Sakin ve ıssız bir sokakta ; sakin, ıssız ve loş bir kafedeydik. Kafe her ne kadar pis ve terk edilmiş gibi görünse de kendine has bir havası vardı.
Az önce söylediklerime cevaben kafa sallamakla yetindi. Adam iri cüsseli, yaklaşık 2 metre uzunlukta ve korkunç görünüyordu.
Ondan bir hamle gelmeyince ben söze devam etmeye karar verdim. "Galiba Ersin Bey size çok güveniyormuş, size olan inancını ve güvenini başka hiçbir çalışanına göstermemiş." Adam hüzünlü gözlerle aşağı bakmaya başladı.
"Eminim siz de ona karşı çok içten duygular besliyorsunuzdur." dediğimde adam sıkkın sıkkın iç çekti.
Bakın, dedim. "Anlıyorum, sizin için çok değerli olan birini kaybettiniz ve acınızı yaşamak istiyorsunuz. Kendinizi dünyaya karşı kapatmak istiyorsunuz. Ama bir düşünün, Ersin Bey' e bunu yapanların yanına mı kalmalı sizce?" Kaşlarımı kaldırarak sorduğum soruyla önüne eğdiği başını kaldırdı. " Bu konu hakkında danışabileceğim en mantıklı seçenek sizsiniz, en çok sizin yardımınız dokunur. Bakın, ileride vicdan azabı yaşarsınız. Bu işi çözelim, sonra hem siz içiniz rahat bir şekilde yaşayın hem de Ersin Bey yattığı yerde huzurlu yatsın." diye adamı ikna etmeye çalıştım.
Adam en son pes edip "Peki," dedi. "Ne istiyorsun?". Dudaklarıma bir tebessüm yerleştirdim,"Sorduğum sorulara cevap vermeniz yeterli."
Adamla uzun uzun konuştuktan sonra kafeden ayrıldım. Önceden bildiklerimden farklı pek birşey söylemedi. O gün bütün korumaları çıkarttığını ve kendisinin de dışarıda beklemesini istediğini söyledi. Sonrasında odasına girdiğinde Ersin CEVHER' i yerde yatarken bulmuştu. Bana bunları anlatmıştı ama atladığı bir yer vardı. Dava dosyasında Ersin CEVHER'in dışarıdaki korumalara birşeylerin ters gittiği hakkında bir işaret verdiği yazıyordu. Ama adam bütün korumalara o gün izin verdiğini ve dışarıda sadece kendisinin olduğunu söylemişti. Bu işte bir terslik vardı.
Derin düşüncelerle arabaya doğru ilerlerken telefonum çalmaya başladı. Dedem arıyordu, Galip SAYGIN. Bir zamanların en iyi avukatı. Size söylemiştim, bizim ailede avukatlık genetik bir meslek.
Telefonu açıp kulağıma götürdüğümde dedem yaşlı sesiyle konuşmaya başladı, "İhtiyarlanınca unutulduk demek ha." Dudaklarıma bir tebessüm yerleşti. "Olur mu hiç öyle şey dedem. Yoğunum bu sıralar , inanır mısın bilmem ama annem bana dosya verdi. Hem de Türkiye' yi sarsan bir dosya." dedim heyecanla. " Vay vay vay demek sonunda bizim kız senin ışığını görebilmiş. Neymiş bakayım o dosya ?"
" Bak dedem, şimdi napıyorsun biliyor musun; ben senin yanına geliyorum, tatlı tatlı kahvemizi içerken her şeyi anlatıyorum. Hem uzun zaman oldu oturup dertleşmeyeli. Olmaz mı?"
Telefondan gülme sesi geldi. " Olur tabi güzel torunum. Ben şirketteyim, oraya gelirsin."
"Tamam dedem, geliyorum."
Telefonu kapatıp hızlıca arabama bindim ve dedemin şirketine doğru sürmeye başladım.
~
Saygın Hukuk Bürosu tam karşımda duruyordu. Dedemin hukuk bürosu... Bir zamanlar ülkenin en iyi bürolarından biriymiş. Ama sonra dedemin ortağı vefat etmiş ve dedem ondan sonra işleri eski haline getirememiş. Bu konu hakkında hiç konuşmazdık. Geçmişin karanlık bir yüzü diye bilirdim ben bu olanları, bana asla bahsetmemem gerektiği öğretilmişti. Ben de asla araştırmamıştım. İnternette bu konu hakkında çok haber vardı, isteseydim bir şeyler öğrenebilirdim ama öğrenmek istemedim.
Dedemin asistanı bana selam verince gülümseyerek karşılık verdim. "Geleceğimden dedemin haberi vardı." dedim. "Evet efendim, buyurun." diyerek kapıyı açtı ve içeri geçmem için elini uzattı. Odaya girdiğimde kapı arkamdan kapanırken ben masasının başında elindeki kağıtlarla uğraşan dedeme bakıyordum.
Boğazımı temizleyerek burada olduğumu belli ettim. Anacıma ulaşmıştım ki kafasını kaldırınca beni gördü.
"Ooo! Kimleri görüyorum. Benim güzel torunum gelmiş." diyerek ellerini iki yanına kaldırıp bana doğru gelmeye başladı. Ben de aynı şekilde ellerimi açıp ona doğru ilerledim. En son aramızda mesafe kalmayınca sıkı sıkı sarıldım dedeme. O da beni sarmaladı yumuşacık kollarıyla.
"Dedem." dedim son harfini uzata uzata.
O da "Torunum." dedi son harfini uzata uzata.
~
Dedemle uzun uzun sohbet etmiştik, hâla da ediyorduk. Kahvesini yudumlayıp fincanı tekrar masaya bıraktıktan sonra "Ee, anlat bakalım şu önemli dosyayı. Neymiş torunumu bu kadar meşgul eden öğrenelim bakalım." diye sordu dedem. Ben de aynı şekilde kahvemi yudumlayıp fincanı önümdeki sehpaya bıraktım.
Şu Ersin CEVHER davası, dedim. " İlla ki duymuşsundur , ünlü iş adamı Önder KORKMAZ da var dosyada."
~~
Ahu anlattıkça Galip'in tebessümü yavaş yavaş solmaya başladı, dinledi sakince, ta ki o ismi duyana kadar;
Önder KORKMAZ
~~~~~
YOU ARE READING
Şehr-i Hüküm
Teen FictionTürkiye' nin en büyük hukuk bürolarının CEO adayı iki avukat. Yaşanmışlıklardan ve yaşanmışlıkların ödeteceği bedellerden habersizce aşkla tanışır. Ama geçmiş gömüldüğü yerden çıkmak için pençelerini toprağa sıkıca geçirir. İki avukat. Bir cinayet. ...