Bir süre birbirlerine bakıp sarıldı iki aşık. Gerçekten de ikisi de birbirlerini çok özlemişti. Artık kötü günler geride bırakılmış ve geriye sadece o huzurun sessizliği kalmıştı. Crowley meleksiz nasıl bu kadar zamandır dayanabildiğini idrak edemiyordu. Tabii ki önceden de ayrı kalmışlıkları çok olmuştu. Fakat hiç biri bu kadar acı verici olmadı. Aziraphale de Crowley'nin zihnini okuyamasa da o an o da tıpkı Crowley gibi düşünüyordu.İkisi de farklı kişiliklere sahip olabilir, farklı varlıklar olabilirdi. Hatta birisi melek ve birisi de iblis olabilirdi! Ama dediğim gibi ikisi de 6000 bin küsür yıldır birbirlerini tanıyorlardı. En önemlisi de birbirlerini seviyorlardı. Yeri geldiğinde sorunlarını beraber çözmüşler, beraber gülüp beraber üzülmüşlerdi. Belki de bunlar sadece onların kaderleriydi. Ne kadar şey yaşamış olsalar da hala günün sonunda beraberlerdi. Sonuç olarak "zıt kutuplar birbirlerini çeker." sözünün vücut bulmuş halleri de denebilirdi.
O gün gerçekten de çok huzurlu geçmişti. Her ikisi de kanepeye oturmuş sohbet ediyordu. Onlar için 5 yıl gibi çok kısa olan bir zaman bile cehennemi andıran cinsten geçmişti. Hele Crowley artık çok alışmış olduğu dünyadan nefret etmeye başlamıştı. Melekle ilgili kabuslar görmekten usanmış, artık bunların birnevi Tanrı'nın ona ceza olarak sevimsiz bir rüya görmesini sağladığını umuyordu. Taaki Aziraphale gelene kadar.
Aziraphale, Crowley'nin göğsüne yatmıştı. İkisi de çok huzurluydu ve bu anın sonsuza kadar sürmesini düşlüyorlardı. Bu kadar karmaşadan sonra mutlu olmak onların en büyük haklarıydı tabii.
Bir süre öyle durduklarında Crowley her ne kadar güzel olsa da sessizliği bozmak istedi.
"Hey melek, uyanık mısın?"
Aziraphale bu soruya karşı biraz kıpırdandı ve gözleri birbirlerini bulacak şekilde pozisyon aldı.
"Benim ne zaman uyuduğumu gördün canım?"
Crowley buna karşılık biraz kıkırdadı ve düşünürmüş gibi yaptı. Tabii ki de meleğin hiç uyuduğunu görmemişti ve bu zamana kadar uyuduğunu da pek düşünmüyordu. Fakat fazlasıyla yorgun olduğu günler olmuştu bu yüzden -çok ihtimal vermese de- biraz uyumayı denemiş olabiliceğini düşündü. Ama dediği gibi onu hiç uyurken görmedi.
"Aslında haklısın ama denemekten zarar gelmez değil mi?"
"Uyumanın pek benlik olduğunu düşünmüyorum hayatım. Daha önce belki kestirmiş olabilirim ama asla uyumayı denemedim."
"Biliyorum... her neyse... Sadece, belki de bu kadar zamandan sonra Ritz'e bir yemek için gidebiliriz diye düşünmüştüm."
Aziraphale'nin adeta gözleri parladı. Bunu normal bir insan bir kaç kilometre öteden bile görebilirdi. Aziraphale kesinlikle yemekleri gerçekten özlemişti. Cennet'te tabii ki insan yemekleri yoktu ve bu onun oldukça canını sıkıyordu. Dünya'ya dair her şeyi özlemişti. Sabah bir çay içip her zamanki gibi koltuğunun yerini alıp kitaplarını bitirmeyi alışkanlık haline getirmişti. Çay içmediği günlerde kesinlikle huzursuz oluyordu fakat bunu başkalarına belli etmez, onlara da negatif enerji vermek istemezdi.
Bu teklifi tabii ki de reddedemezdi. Aradan o kadar zaman geçmesine rağmen yemek yememeye nasıl dayanabildi bilemiyordu.
"Yani bunu bir randevu teklifi olarak mı algılamalıyım?"
Crowley sırıtarak;
"Kesinlike öyle algılamalısın."
"O zaman teklif kabul edildi." dedi en güzel gülüşünü göstererek. Crowley gerçekten de kalbinin çıkacağını hissediyordu. Bir şeytan olarak böyle güzel ve tamamen iyilikten yaratılmış bir meleği nasıl hakettiğini bilemiyordu.
En sonunda Crowley, Aziraphale'nin dudağına bir öpücük kondurdu ve hazırlanmak için kalkmaları gerektiğini hatırladı. Aslında ikisi de bunu pek istemiyordu. İkisi de böyle sonsuza kadar durabilirdi.
Aziraphale artık gerçekten gidip güzel bir japon mutfağı yemek istiyordu. Yemekler aklına geldikçe gerçekten seviniyordu ve Crowley onun bu sevincini görmeyi seviyordu.
İlk kalkan Aziraphale oldu ve konuştu.
"Pekala! Eğer gerçekten gitmek istiyorsak şimdi yola çıkmalıyız Crowley. Yoksa bu sonsuza kadar böyle sürebilir."
Aklı gerçekten de yemeklerden başka bir şey düşünmüyordu şuan. Crowley de artık pes etmiş olacak ki o da yerinden huzursuz bir şekilde kalktı. Zaten sonsuza kadar sürmesini istiyordu.
"O zaman ben arabada bekliyorum melek, sen de hazırlan da çıkalım."
Aziraphale heyecanlı bir şekilde kafasını salladı ve hızla içeri girdi.
Crowley arkasından baktı ve sırıtmasına engel olamadı. Meleği mutlu etmek bu kadar kolaydı işte. Her ne kadar canı yanmış olsa da onu affetmemek elde değildi. Aradan bir 6000 yıl daha geçse ve Aziraphale o zaman onun karşısına çıksa yine onu affederdi zaten. İki zıt varlık olabilirlerdi ama onlar ne olursa olsun birbirleri için yaratılmışlardı. Ve her zaman
da birbirlerini sevmeye devam edeceklerdi.~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Evet kısa bölüm yazmayı seviyorum ama bu benim suçum değil.✋
665 kelime🧣❄️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lover Boy~ || good omens
Ficción General5 yıl önce Aziraphale, Dünya'dan ayrılmıştı fakat Crowley onu hala unutamamıştı.