"Eskiden..." diye fısıldadım. Bütün cümleler böyle başlamaz mıydı? Eskiden oynadığın oyunlar, kurduğun hayaller, inandığın yalanlar...
Böyle değil miydi dünya? Herkesin üstünde yaşadığı ama kimselerin mutlu olamadığı, herkesin bir ruhu olduğu ama kimselerin altından kalkamadığı bir gerçek değil miydi burası? Biliyorsun, sende biliyorsun gerçekleri ve de yaşamını sen biliyorsun. Ağlıyorsun, kızıyorsun, bağırıyorsun ama asla fark edilmiyorsun çünkü bu durumda olan ve yardıma muhtaç olan tek kişi de sen değilsin. Ölüm sana cazip geliyor çünkü kaçıyorsun, kaçtıkça yakalanıyorsun. Kendine bahaneler üretiyor daha yaşanılabilir kılıyorsun dünyanı ama yanılıyorsun aslında daha da zorlaşıyor her şey.
Şarkılar dinliyorsun, öyküler okuyorsun, insanları izliyorsun birileri sana gerçekleri anlatsın istiyorsun. Anlatayım, bir gerçek yok burada doğrular yok yalnız normaller var. Sana biçilen kalıplar ve de uygun görülenler var, anlatayım sana; burada yalnızca ölüler var nefes alan, yalnız ağlayanlar var kuruyup çatlayan. Bilmek ister misin nasıl olduğunu? Anlatayım, yaşayan ölülerin arasında canlılar var bulunması beklenen biliyorsun sen onlardan değilsin ama yine de deniyorsun.
Kullanılmış hissediyorsun, haklısın öylesin, bu kentler benim ve biliyorsun onların üstünde yaşıyorsun. Benimsin. "Eskiden" diye başladığın her sözün hakimiyim, anlatayım ben senim, oyum, sizim...
-KUK
Ve işte ölümün ilmek ilmek dokuduğu hayatlardan bir alıntı daha... Finale az kaldı yarıyıl tatilinde yeni bir kitap yayınlamayı düşünüyorum ama bakalım. Eskiden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vebalı Gözyaşları
Short StoryHerbirinizin hayatından kesitler belkide içimizden kopan bir parça... Okyanusun sesleri ve de duyulan çığlıklar, bu sayfalarda gülen değil kan ağlayanları görürsünüz, bu sayfalarda hayatlarınızdan parçalar görürsünüz. Uçları sökülmemesi için yakılmı...