Yine kendimi rezil ettiğimi düşünürken Doruk'un arkasından hoca girdi. Bende tabi fırsattan istifade "yani şey hoca geldi." dedim. Ucuz kurtulmuştum. Ama bidahakine bu kadar şanslı olmayabilirdim.
İnsan her şeye alışıyor da; varlığına alıştığı kişinin yokluğuna alışamıyor. Ben de Doruk'a böylesine bağlanmıştım. Aradan koskoca 3 sene geçmesine rağmen içimdeki ona olan aşk hiç azalmadı. Çok kötüydü beni farketmemesi. Eğer ona bir kere sarilabilseydim bana bir ömür yeterdi bu. Birinin kokusunu bilmeden özlemek, sevmek, yanmak, bitmek can yakıcı. Geceleri ağlayarak yatıp, gündüzleri gülerek uyanmak; hiç sarılmadığın birine sarılmayı özlemek zor çok zor...
Hem senin sevginden haberdar olmayan bir adam sana ne kadar faydalı olabilir ki? Peki, ya hiç sevmeyecegini bilmek ne kadar yararlı? Koskoca bir hiç. Kaç kere gidip utanmadan, cesurca yüzüne onu sevdiğimi haykırmak istedim. Ama olmadı, cesaretim yoktu...Dersin sonuna gelmiştik. Peri ile Buğlem yanıma geldi ve dışarı çıkmayı teklif ettiler. Ben de kabul ettim. Biraz yürüdükten sonra bir çardağa oturduk.
Buğlem sözü aldı:
"Ee Doruk hakkında nr düşünüyordun. Ders boyunca ona baktın. Etkilenmiş gibisin.Yine her zamanki gibi her şeyi mahvettim. Bir şeyi de içimde saklayamaz mıyım?
"Kızlar aslında ben 3 sene önce bu okuldaydim. Doruk'ta benim ilkokul 4. sınıftan beri sınıf arkadaşım. Biz hiç samimi olmadık. Ben Doruk'u çok sevdim. İlk başta sadece eğlence içindi, ama sonra kalbimin tam ortasına öküz gibi oturdu. Ben onun için farklı olmak istiyorum. Sıradan bir kız, kaşar veya fahişe olmak istemiyordum onun gözünde. Her neyse Çınar ve Bartu'yu da tanıyorum. Bartu'yla anlaşırdık ama Çınar'la kavgalıydık. İşte böyle ama sakın bunu sevgililerinize ve Doruk'a söylemeyin lütfen."
Sözüme Peri karıştı:
"Bak tatlım okey kimsenin bundan haberi olmayacak ama bişeyler yapmamız lazım. Yani Doruk'un seni farketmesi için. En iyisi bugün çıkışta bir cafeye oturup plan yapalım. Fakat şimdi ben sevgilimi özledim. Fazla başıboş bıraktım. Bye."Peri, Bartu'nun yanına hızlıca gidip yanağına bir öpücük kondurdu. Ben de ne yalan söyleyim imrenmiştim wala. Peki ya Doruk nerdeydi?
"Canım ben bi lavaboya gideceğim. Birazdan gelirim." diyerek Buğlem de gitti. Ben hâlâ Doruk'u arayan gözlerle etrafa bakarken nihayet gördüm. Ahh ama Allah'ım gülüşünü kelebek görse ömrü uzar.Bartu'nun ve Peri'nin yanlarına doğru yol alıyordu sanırım. Peri beni eliyle işaret ederek yanına çağırdı. Cesaretimi toplayıp yanına gitmeliydim. Ayaklandım ve yanlarına yürümeye başladım cool bir şekilde. Sanırım cool'luk bana yaramamıştı. Yerdeki taşı görmeyip tökezledim ve düştüm. Aslında filmlerde olduğu gibi Doruk'un beni tutması lazımdı. Ama o sadece gülmekle yetindi. Pis, küstah yaa.
"Hayırdır ne gülüyorsun, hem kim bu taşı buraya koyar ki? Lanet olsun."
Peri'nin yardımıyla ayağa kalktım ve masaya oturdum. Peri birden ayaklandı. Bartu'ya bağırarak. "Aşkım bugün bizim kütüphaneye gitmemiz gerekiyordu hatırladın mı?" diyerek Bartu'yu kolundan sürükledi okulun içini hedef alarak.Evet bu durum beni ve Doruk'u yalnız bırakmak içindi. Başarılı da oldu. Masa da sadece ikimiz vardık. Acaba hangimiz öncelik yapıp söze başlayacaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CESARETİM YOK
RomanceMerhaba arkadaşlar ilk hikayemi yazıyorum umarım beğenirsiniz ve hayırlısı olur :))