-4-

17 1 0
                                    

Medya: Buğlem Ergin

Önce her şeyi siyaha boyamak lazım. Sonra kurumasını bekleyip üstüne beyaz harflerle yeni bir hikaye yazmak. İşte bu unutmak demekti. Ama ben bunu hiç yapamamıştım, Doruk'u unutamamıştım.

Masada hâlâ bi sessizlik ve huzursuzluk vardı. İçimden 'her şeyim ol, hiç kimsem çok. Seni çok seviyorum.'demek gelmişti. Ama olmazdı ki yapamazdım...

Kararlıydım konuşmayı ben başlatmayacaktım. Eğer sözü ben başlatsam götü kalkacaktı. "Ee böyle sessizligi mi dinleyeceğiz?" dedi alaylı bi gülüşle.
"İyi bir fikrin mi var?"
"Baksana sen neden kendini bu kadar sıkıyorsun ki biraz rahat ol." deyince kendimi gerçekten çok kastığımı fark ettim.
"Kasten yaptığım bi durum değil. Hava çok sıcak ve ben sıcak havayı sevmem."

"Neden?"diye sorduğunda ona her şeyi anlatamazdım ama geçiştirebilirdim sanırım.

"Çünkü babamı hava sıcak olduğundan tatile gitmek için ikna etmiştim. Ama ters şeride girmiş bir araba bize çarptı ve babamı kaybettik."

Göz yaşlarımı zor tutuyordum. Normalde güçlü bi kızdım ama konu babam olunca güçlü olmak hiçbir işe yaramıyordu. Sıcak havayı, yazı, güneşi çok severdim aslında ama babamı bi tatil sevdası yüzünden kaybetmiştim. Belki de ben ikna etmeseydim, o tatile gitmek için yola çıkmasaydım babam bizim yanımızda olacaktı. Beni hayata bağlayan bir şeyde yoktu aslında.

"Üzüldüm, başın sağolsun." demesine karşın küçük bi tebessüm etmiştim.

***

Eve geldiğimde yine üvey cadı tv nin karşısında keyif sürüyordu. Evet üvey annem tam bir cadının tekidir. Onu öldürmemek için kendimi zor tutuyorum. Babam öldüğü için sadece iki gün yas tuttu. Tam bir caniydi.

Annem beni 3 yaşındayken terk etmiş. Onun yüzünü sadece fotoğraflardan hatırlıyorum. Babam da daha fazla yalnız kalamadı ve annemin bizi terk etmesinden 4 sene sonra üvey cadıyla yani Hayat'la evlendi. Hayat aslında babamı seviyordu ama öldükten sonra bi kere bile kabrini ziyaret etmedi. Onu anlamak çok zordu gerçekten.

Saat geç olmuştu. Zaten ilk günün yorgunluğundan gözlerim sismişti. En iyisi uymaktı.

***

Yeni bir sabah, yeni bir gün...
Saat 08.08 anlamı 'güzel bir gün' umarım öyle olur. Banyoda yüzümü yıkadıktan sonra yatağımı toplayıp giysi dolabımı açtım. Ahh kısa zamanda alışverişe çıkmalıyım.
İlkbahar olduğu için havanın ne olacağı belli olmuyo o yüzden ben işimi garantiye aliço giyeceğim.
Siyah dar pantolonumun üzerine koyu turuncu askılı bir bluz, salaş kahverengi bir bot ve botumla aynı renkte olan bir deri ceket aldım.
Makyaj masama oturup, siyah farımı gözlerimin altına ve üstüne koyucu sürdükten sonra dudağıma da hafif ten rengi bir parlatıcı sürdum. Artık hazırdım çanta kullanmayı sevmediğim içinde almamıştım zaten.
Merdivenlerden aşağı indiğimde direk mutfağa girip hazır olan sandviçimi yerken üvey cadının sesiyle irkildim.
"Bu akşam beni bekleme arkadaşımda olacağım."
Ona cevap verme tenezzulunde bile bulunmadan evden çıktım.

Nihayet dolmuş gelmişti. Okula yaklaştığımı farkettim. İnmek için ayağa kalktığımda yanimdaki adam "İnecek misiniz?" sorusuna 'hayır donumu düzeltecegim' demek isterdim ama sadece kafamı sallayarak cevabımı verdim.

CESARETİM YOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin