Yeonjun dönmeye başlayan başını fark edip elindeki shot bardağını önüne bıraktı. Ortam tamamen dağılmıştı. Jaemin çığlık atarak bir şeyler konuşuyor, Jay onu susturmaya çalışıyordu. Hueningkai ise bütün işi Jay'in üstüne atmış gülerek onları izliyordu.
Keşke Soobin de burada olsaydı diye düşündü. Birkaç ay önceye kadar ya arkadaş gruplarıyla birleşip bir şeyler içerlerdi ya da evlerinde kendi kendilerine ikisinin de anlamadığı konuları konuşurken sarhoş olurlardı. Soobin'e göre kendisi daha çabuk sarhoş olduğu için genellikle gecenin yarısında sevgilisinin kucağında uyuyakalır, bazen sırf Soobin onu yatağa götürsün diye uyuyor taklidi yapardı.
Aklına gelen anılarla hızlıca oturduğu yerden kalkmış, hueningkaiye nereye gittiği hakkında kendinin bile duymadığı bir şeyler geveleyip arkasında kalan koridora doğru yürümeye başladı.
Henüz sarhoş değildi fakat önünü tam görebiliyor değildi, insan kalabalığında bir sağa bir sola itilip kakılırken sonunda boşluk açılmıştı. Tuvaletlerin olduğunu tahmin ettiği uzun koridorun sonunda bir kapı daha vardı ve şu an tek istediği bu boğucu ortamdan çıkmaktı. Olabildiğince hızlı yürüyüp kapıya ulaştığında ilk başta açılmadı. İkinci zorlayışında kapı aniden açılınca kapıyla birlikte öne sendelemiş, birinin küfür sesini duymuştu.
Kapıyı tek eliyle iterken arkasını dönüp özür dileyecekken aylardır özlediği yüzü gördü. Saçlarını sarıdan siyaha döndürmüş, yapılanmıştı. Duyduğu kadarıyla sesi bile olgunlaşmıştı. Öylece bakakalırken çocuğun bir şey demesini bekledi. Kendisinin ağzını açıp tek kelime edecek gücü yoktu çünkü.
Önceden her gün gördüğü yüzü şimdi dandik bir barın terasında görüyor olmak onu üzmüştü. Sigarayla karışmış tanıdık gelen kokuyu soluduğunda gözlerinin dolmasına engel olamadı. Bir eliyle hala sıkı sıkı kapı kolunu tutarken karşısındaki tekrardan önüne döndü.
Hiç yaşanmamış gibi davranıyordu. Kendisi bacaklarının titremesini durduramazken Soobin öylece duruyordu. Düşmemeyi umup kapı kolunu bıraktığında o da Soobine biraz uzak kalan yan taraftaki yıpranmış tekli koltuğa oturdu.
Bütün gücünü toplayıp konuşmaya başladı.
"Seni burada görmeyi beklemiyordum."
O an içinden cevap vermesi için dua etti. Sorduğu soruya cevap olarak en azından bir bakış alsa bile yeterdi. Sadece bir şeyler yapmasını istiyordu. Orada öyle durup hiçbir şey yokmuş ve her şey normalmiş gibi davranmasını değil.
"Bende."
Aldığı cevapla elleri titredi, sesini bile o kadar uzun zamandır duymuyordu ki sanki bambaşka birini duymuş gibi hissediyordu. Uzun boylu kafasını ona çevirdiğinde burnunun sızladığını hissetti. Şu an tek istediği gidip sarılmaktı, karşılık alsa da almasa da sadece sarılmak istiyordu. Karşısında duran siyah saçlının en ufak zerresini bile özlemişti ve sigarasını içip öylece ona bakarken hiç yardımcı olmuyordu. Ağlamamaya çalıştı, her şeyi bitiren oydu aslında, o yüzden şimdi Soobin'in karşısında otururken ağlarsa yüzsüz konumuna düşer, kendisine sinirli olan çocuğu daha çok sinirlendirirdi. Biliyordu.
Yine de hiçbir şey yapmadı, sadece özlediği bedeni süzdü. Üstüne siyah gömleğini giymiş, altına klasik bir pantolon giymişti. Baştan aşağıya simsiyahtı ve dikkat çekebilecek kadar güzeldi. İkisinin ne kadar zıt olduğuna güldü, kendisi aksine beyaz bir gömlek giymiş, altını mavi pantolonuyla tamamlamıştı.
"Ne gülüyorsun."
"Hiç."
"İyi."
"Sigaraya mı başladın? "
Sorduğu soruyla hafif bir kıkırdama duydu.
"Sayende."
Yüzünde küçük bir tebessüm kaldığında bunun mutlu olduğu için olmadığını biliyordu. Daha çok sinir ve hayal kırıklığının birleşimi gibi bir şeydi.
Yeonjun aylardır vicdan azabını durduramamıştı. O gün saçma bir kavga yüzünden bir sinirle her şeyi bitirmişti. Ne kadar aklında bitirmek istemiş olsa da kalbi ona karşıttı. Her şeyi mahvetmiş gibi hissediyordu.
Soobin'le mutlulardı, kendi küçük evlerinde yaşayıp geçiniyor, arada ailelerini ve arkadaşlarını çağırıyorlardı. Bir sorunları yoktu ama kavganın olduğu gece Yeonjun'un liseden arkadaşları onları ziyaret etmişti. Çoğunu tanıyordu fakat tamamen hatırlayamadığı kişiler de vardı. İkisinin de bu durumla bir sıkıntısı yoktu aslında, iyi geçiyordu fakat adını bile hatırlamadığı bir kadın ortaya flört olduklarını iddia edip tartışma başlattığında her şey bozuldu. Soobin'in düşen yüzünü ve bakışlarını dün gibi hatırlıyordu. Sonrasında ise tartışmış, evden ayrılmıştı.
Ne kadar özlese de hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını adı gibi biliyordu. Soobin büyük ihtimalle yeni birini bulacaktı ki haklıydı da. Onu bırakıp giden birine takılı kalamazdı. Kendisi ne yapacağını bilmiyordu. Arada rüyalarında siyah saçlıyı görüyor, nefes nefese uyanıyordu. Gün içinde sanki inadına gibi onu hatırlatacak her şey karşısına çıkıyordu.
"Seni özledim."
Ağzından çıkan bu iki kelimenin farkında bile değildi. Soobin'i izlerken sadece hareketlerine dalmıştı. Gülümsemesi silindi, sigarasından derin bir nefes alıp yere attı. Kendisine döndüğünde dolu gözlerini saklamadı, saklayamazdı da zaten. Soobin onun mimiklerinden anlardı bazı şeyleri.
"İyi geceler Yeonjun, kendine iyi bak."
Yeonjun kapıdan çıkana kadar Soobin'i izledi. Terasta tek kaldığında dakikalardır tuttuğu gözyaşlarını bıraktı. Hem aylar sonra karşılaşmanın hem de alkolün bıraktığı duygusallık vardı üzerinde.
Bu Soobini uzun zaman sonra ilk ve son görüşü olacaktı,
en azından öyle düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all too well • yeonbin
Randomrüzgar saçlarımdayken oradaydın, hepsini çok iyi hatırlıyorsun