Aşağıda yarım saattir inmemi bekleyen arabadaki arkadaşlarıma karşın ben yarım saattir aynada defalarca üstümü ve kendimi kontrol etmiştim. Sanki yanlış bir şeyler olacak ya da kötü bir şey yapacağım gibi hissediyordum ve bu zaten bünyemde bulunan gerginliği daha da fazlalaştırıp ellerimin terlemesine neden oluyordu.
Son 10 dakikadır 3. defa çalan telefonumu açtım. Chaewonla aynı konuşmaları tekrarlarkan bu sefer gerçekten indiğime dair bir şeyler söyleyip telefonu kapattım. Yeonjun'u ilk defa şarkı söylerken görmeyecektim fakat o kadar uzun zaman geçmişti ki inanılmaz heyecanlıydım. Ayrıca ne söyleyeceğini bilmemek daha da heyecan verici oluyordu.
Aşağı indiğimde arabada hesaplayamadığım dakikalar boyu Beomgyu ile kavga etmiş, Chaewon'u sürekli kendimi kontrol ettirdiğim için bıktırmıştım. Yine de içimdeki gerginlik ve heyecanın getirdiği bulanma asla geçmiyordu. Çıkmadan ağzıma birkaç şey atmıştım belki de açlıktandır diyerek ama değildi, biliyordum. Onu o kadar özlemiştim ki uzaktan görecek bile olmak vücudumun karıncalanmasına sebep oluyordu.
Belki de bugün gerçekten benim uğurlu günüm olabilirdi, aramızdaki bu olayı tatlıya bağlayabilirdik. Yapabilir miydim bilmiyorum ama belki de yeniden bir şeylerin başlaması için yeşil ışığımı yakabilirdim yüzyüzeyken. Bütün bunları aklımdan defalarca geçirirken çoktan bara varmıştık. Son kez üstümdeki gömleği düzeltip arabadan çıktım.
Chaewon anında beni sakinleştirmek ister gibi koluma girdiğinde gülümsedim.
Sahnenin biraz yakınındaki masada Jaemin ve Hueningkai'nin kavga edişini gördüğümde içimi tanıdık bir his kapladı. Onlarla birebir görüşmeyeli çok uzun zaman olmuştu, şimdi her şeyin eskisine yavaş yavaş döndüğünü görmek beni mutlu ediyordu.
Onlar kavga ederken bizi ilk fark eden Jay oldu. Hızla kalkıp bana sarılmaya gelirken kollarımı açtım. Jay ile her zaman çok yakındık, ilk tanıştığımız zaman da karakterlerimiz çok benzediği için hemen kaynaşmıştık.
"Lan Soobin! Eşek kadar olmuşsun oğlum yuh!"
"Asıl sen yakışıklılaşmışsın. Hayırdır sevilince yüzüne ışıklar inmiş."
Gözümle ima etmek istercesine arkasında bizi utangaç gülümsemesiyle izleyen çocuğu işaret ettiğimde kahkaha attı. Her zaman konuşmuyorduk ama hayatlarında ne olduğunu az çok biliyordum.
"Tanıştırayım sizi, Jungwon bu Soobin, yakın arkadaşlarımdan biri. Sadece birbirimizden nefret ettiğimiz için görüşmemeye çalışıyoruz."
Dediğine gülerek koluna vurup Jungwon'a elimi uzattım. Onla da küçük bir sohbet ettikten sonra bizi gülerek izleyen Jaemin'i gördüm.
"Hayvan herif, nasıl her gördüğümde benden daha da güzelleşmiş olabilirsin nefret ediyorum senden ya."
"Tabii senden güzel olacak oğlum bi sana bak bi Soobin'e bak ya."
"Aman abartma Hyuka. Sonra seni dövünce de ağlıyorsun ne yaptım diye."
"Ben bilmem, bu hanede doğruları söyleyen tek kişi benim bana güvenin derim."
"Döv Jaemin izin veriyorum."
Jaemin ve Hueningkai ile sarılmış, yerimize oturmuştuk. Gerginlikten bacağımı sallamayı bırakamıyordum resmen. Dakikalar geçmek bilmiyor gibiydi. Normalde dünyanın en sakin insanıydım ama konu Yeonjun olunca elim ayağım birbirine karışıyor, bambaşka birine dönüşüyordum.
Beklerken içeceklerimiz geldi, eski konular açıldı, Jaemin ile lavaboya gidip biraz da insanları eleştirdik. Yerimize geçtiğimizde sahneye çıktıklarını gördüm. Yerime oturup ellerimi yumruk yaptım titrememeleri için. Yeonjun mavi-kırmızı ışıkların altında muhteşem görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all too well • yeonbin
Randomrüzgar saçlarımdayken oradaydın, hepsini çok iyi hatırlıyorsun