dokuz

4.4K 343 46
                                    

Korkut'a bir süre sarılı kalmış, öylece otururken yarım saat kadar sonra düşünmekten vazgeçip ayağa kalktı ve odadan çıktı gitti. Tam üzülecekken mutfağa girdiğini ve tencereleri karıştırdığını duyunca istemsizce sırıttım. Yemek saati gelmişti.

Bana kızmasına rağmen yemek saati geldiği an yemek yapması aslında korktuğumun başıma gelmediğini gösteriyordu.

Sanki normal bir gündeymiş gibi yatağıma oturmuş telefonumla oynuyordum. Berk'ten onlarca mesaj gelmişti, korktuğunu ve abim olduğunu öğrenince bana bir şey yapmaz diye düşünüp kaçtığını söylüyordu.

İyi bok yedin, diye cevap verip onun sohbet kısmından çıktım. Ya abim şerefsiz olup orada beni öldürseydi? En azından polise haber verirdi insan.

Dakikalarca telefonla oynarken arkadaşlarımın dışarı çıkalım mesajlarına olumsuz mesaj atıp oturmaya devam ettim. En sonunda onun sesini duydum.

"Yemeğe gel." dedi sadece mutfaktan. Normaldi, önceden de böyle söylerdi.

Telefonu anında kenara bırakıp ayağa kalktım, pantolonumu yukarı çekip sakince mutfağa yürürken burnuma yayılan koku ve ardından masanın üzerinde duran patatesli yemeği gördüğümde gözlerim irileşti.

"Oha patates." dedim hızla masaya yönelip daha oturmadan kaşığı alıp patates yemeğine daldırırken. Otururken ağzıma attım ve tabağı önüme çektim.

"Yavaş, yavaş." dedi Korkut elini yıkayıp masaya geçerken.

Onu hiç dinlemeden tabağıma gömüldüm, kaşığı hiçbir zaman düzgünce tutamıyordum. Sapını avucumun içine alırken baş parmağımı kenarına dokunduruyordum.

"Keşke kız gibi hissetseydin ayı oğlu ayı, düzgünce ye şu yemeği." dedi ters ters, ağzım dolu bir şekilde güldüm.

"Kendine küfür etme." dedim ve ağzımdan kaçmak üzere olan küçük parçayı son anda kaptım, çiğnemeye devam ederken Korkut kaşığını eline aldı.

"Bugün kendime o kadar küfür ettim ki zaten."

"Orospu çocuğu mu dedin bana?" dediğimde kafasını olumsuz anlamda salladı ciddi ciddi.

"Nasıl anlamadın bunu geri zekalı Korkut dedim." dedi kafası eğik bir şekilde. O an saniyeler içinde tüm iştahım kaçtı, ağzımdaki lokmayı zorlukla yuttum ve kaşığı elimden bıraktım.

"Çünkü ben senden gizledim, senin bir suçun yok ki."

Cevap vermedi, yemeği ile oynuyordu.  İştahım kaçtığı için geriye yaslanıp sadece bardağımdaki suyu içiyordum.  Omuzları gerildi ve sandalyeye daha çok yaslandı.

"O çocuk sevgilin miydi?" diye sordu hayalimdeki tek sevgilim, kafamı olumsuz anlamda sallayıp sözlü olarak da açıkladım.

"Hayır, sadece bir günlük takılmak için buluşmuştum." dedim, sinirle kafasını sağa yatırdı.

"İşte bak, bu ahlaksızlık. Bir gün takılmak ne?" diye sordu, güldüm.

"Ne yapayım abi? Nikahıma mı alayım?" diye sorduğumda birkaç saniye düşündü, ardından aklına ne geldiyse aydınlanma yaşadı.

"Sen o zaman bir kızla asla evlenmeyeceksin öyle mi?" diye sordu hevesle, garipsedim.

"Evet?" 

"İyi bari," dedi arkasına daha çok yaslanıp. "Düğünün neyin olur diye biriktirdiğim paraya evin parkesini yaptırabilirim."

"Sen benim düğünüm için para mı biriktiriyordun?" dedim şaşırarak, kafasını salladı ve omuz silkti.

"Evet, kimsemiz yok. Evleneceğin kızın ailesine mahçup olmamak için şimdiden biriktirmeye başlamıştım. Senin gibi serseri bir çocuk uzun bir süre evlenmeyeceği için o zamana kadar biriktiririm diye düşündüm." dedi ve derin nefes aldı. Bir şey daha diyecekti.

"Ve kendi düğünüm için biriktirdiğim bir kısım parayıda koydum içine."

Zümra ablanın Korkut'dan ayrılıp başkası ile evlenmesi üzerine o da kimseyle evlenmemeye yemin etmişti.  Bu durum hoşuma gidiyordu, ne kadar bencil durursam durayım umrumda değildi.

Yüzünün asıldığını fark edince yakın olan bacağımla onun bacağını dürttüm.

"Üzülme, biz de birbirimizle evleniriz." dediğimde güler gibi oldu.

"Siktir yav." dedi alnını kaşırken. Onun konusu ne zaman açılsa bu hale geliyordu.

Güldüm ama ben şaka olsun diye söylememiştim.

VİŞNE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin