Bir hastane odasındaydık, ama burası biraz farklıydı. Burda yatanların "ailesi" olmazdı, herkesin tanımladığı aile kelimesi farklıdır tabiki ama sorun burda değildi, sorun kimsenin olmamasıydı. Yatan kişiler genellikle ölümcül hastalığa sahiptir, geri dönüşü olmayan bir hastalığa sahiptiler. Ama ne gidenleri ne de gelenleri vardı.
Bilirsiniz son nefesinizde eğer yanınızda kimse yoksa söylediĝiniz son kelime kimse tarafından duyulmazdı, sadece söyleyen bilirdi ama oda ölürdü en sonunda. 4 kelebeğin hikayesine benzetebiliriz bu durumu. Ölmek üzere olan bir genç son kelimelerini söyledi bu odada "ölürken ölmek" genç kelimelerini söyledikten sonra öldü. Ama zaten bu hastanede yatıyorsanız ölüydünüz, bu genç için hiçbir şey değişmeyecekti ve o da bunun farkındaydı. Doktor, odaya girdi yatakta olan bir ceset ve tam karşı duvarda yazan cümleye takıldı gözleri "ölürken ölmek" şaşırdı, bembeyaz odada siyah bir kalemle kazınmış gibiydi sanki bu cümle. Ceset gömülmedi bile kimsesizler kimin yanına gömülürdü ki? Ceset gitti ama o cümle hep orda kaldı hiç gitmedi.
Son cümleleri kimse duymaz diyorduk, peki ya duvarlar? Onlar herşeye şahit olup asla konuşmayanlardı, konuşamayanlardı. Yardım etmek isteyip edemeyenlerdi, ama bu imkansız değil mi? Duvarlar hareket etmez konuşamaz bu çılgınca olurdu, peki o zaman bu son kelimesini söyleyen gence şahit olup bu kelimeleri yazan kimdi? Sorun işte tam olarak burdaydı. Doktor, buna dikkat etmedi onca hasta geldi ve hepsinin son cümleleri yazıldı. Bembeyaz olan bu oda simsiyah olmaya başlamıştı. Kimse dikkat etmemişti buna ama son gelen hasta bu gizemi çözmek istemişti ölmesine 14 gün varken bu gizemi çözmeye çalışan genç ömrü yetene kadar bu sorunu çözebilcekmiydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
last word
General Fiction"kimsesi olmayanı duvarlar dinlermiş" Kimsesi olmayan ve ölümcül hastalığı olan bu kişilerin yattığı bu hastanede, ölmeden önce dediklerinin kimsenin duymadığını sanarlar. Peki ya duvarlar? Ölen kişilerin son cümlelerinin gizemli bir şekilde duvara...