|3|

32 9 6
                                    


Lalisa

Telefon çaldı.O'nun telefonu.
O'nu neredeyse her saat hayranları arıyor,sanki o cevap vericekmiş gibi bide durmadan mesaj atıyorlardı.

Ama bu seferki..
Sosyal medya aracılığıyla değil, telefon numarasıyla aranmıştı ve o, telefon numarasını sadece çok yakın olduklarına verirdi. Açtım. Kalbimdeki tukenmis son umutla. Belki bir şey söylerlerdi bana.

"Jennie..
"Lütfen bana sen olduğunu söyle güzelim,...lütfen"

Artık parçalanmıştı kalbim. Dayanamıyordum, kabullenemiyordum onun gidişini. Hayır, hala yaşıyordu, hissediyordum. Böyle bir veda olamazdı. Biz bu sonu hak etmemiştik.

"Kimsiniz? Benim telefonumun sizde ne işi var?"

İyileşti kalbim, kapandı yaralarım.

O'ydu.

Onun sesiydi.

Güzelim, seni o kadar özledimki, iki saniyelik bir sesine o kadar muhtaçtımki..

"Pardon? Orada mısınız? Telefon kapandı galiba.. of ben şimdi ne yapıcam halime bak, fiyasko."

"Güzelim.. Jennie'm"
Sen misin diye sormadım, nerde duysam tanırdım onun sesini. Yaşıyordu, ölmemişti.

"Pardon, kırıcı olmak istemiyorum ama, ben sizi hatırlamıyorum, özür dilerim."

Yıkılacak kadar güçlü değildim, kaldıracak kadar güçlüydüm. Ama benimde kaldırılmaya ihtiyacım vardı.
Tam kalkacakken, birsi beni itti. Beni öncekinde kaldıran kişi.

"Şey, orada mısınız acaba? Beni duyuyorsanız lütfen yardım eder misiniz?"

Kalmak zorundaydım, birisi hala beni itmeye çalışsa bile kalmak zorundaydım, ben güçlü olmak zorundaydım. Derin bir nefes aldım ve konuştum.
"Evet, burdayım bana nerde olduğunu söyle. Seni almaya geliyorum."
"Nerede olduğumu bilmiyorum hiçbir şey bilmiyorum." Darbe üstüne darbe alıyordum. Jennie'm hafızasını kaybetmiş olamazdı dimi?
"Tamam... O zaman bana etrafını tatif et, yanında ne var?"

"Araba kazası enkazının yanındayım, ormanlık bir alanda."

Nefes alamadım, konuşamadım. Kaza yaklaşık 9 hafta önce olmuştu. Nasıl hala orada olabilirdi? Öldü demişlerdi, orada hiç kimse yok demişlerdi.
"Sakın hattan ayrılma, geliyorum"
Gitmek zorundaydım bu yüzden hızlıca arabama atladım. Evimden çıktığım an magazincilere yakalandım ve nereye gittiğimi anlamasınlar diye son sürat sürmeye başladım. Kafamdaki sesler susmuyordu, aklıma binlerce soru dönüyordu. 30 dakikalık yolu ne kadar hızlı sürdüm bilmiyorum fakat 7 dakikada varmıştım, ne yaptığımın pekde farkında değildim hemen onu bulup kollarımın arasına almak istiyordum.

Arabaların yanındaydım, telefondaki konuşma hala devam ediyordu, hattan ayrılmamıştı. Bağırarak;
"Jennie'm ben geldim güzelim nerdesin?"
Cevap vermemişti ama onu görmüştüm, simsiyah saçlarını. Ona dogru ilerledim ve ters dönmüş arabaya sırtını yaslamış, yüzünde çiziklerle gözleri kapalı bir şekilde duruyordu.

Ah güzelim, seni ne kadar çok özledim bir bilsen.
Ama hayır, seni hak etmiyorum ben.
Sen benden daha iyilerine layıksın.
Senin melek gibi kalbini ikinci defa ateşimle kül edemem.

Gördüğüm gibi kucağıma aldım ve arabama doğru koştum. Ona tekrar dokunmayı, kokusunu içine çekmeyi özlemiştim. Tüy gibi hafiflemiş, saçları kucağımda olmasına rağmen yere değiyordu. Her yerinde ufak tefek çizikler vardı. Onu gördüğüm son kıyafet hala üzerindeydi, beyaz bir elbise.

Arabaya geçtim ve evime doğru son sürat sürmeye başladım. Jennie iyi değildi, hafızasının büyük bir bölümü gitmiş olmalıydı, yada sadece ben. Üzerinde bir sürü yara vardı ve hala gözünü açmıyordu ama nabzı atıyordu ve minicik ama bir o kadar güçlü kalbi hala yaşıyordu. O sırada yardımcımı aradım. "Hey, Cheryoung acil bir şekilde evime gelmeni istiyorum. Sorgulama ve 3 dakika içinde orada ol." Diyecek başka bir şey olmadığı için o konuşmadan telefonu kapattım ve eve geldiğimizde hemen arabadan inip Jennie'yi kucağıma aldım. Magazincilere ve herhangi başka birine yakalanmamam gerekiyordu aksine birisi Jennie Kim'in yaşadığını öğrenirse Jennie asıl şimdi ölebilirdi.
Eve girdiğim gibi salona doğru ilerledim ve Jennie'yi koltuğa yatırdım. Evdeki yardımcılar şok olmuş bir şekilde bakıyorlardı.
"Neye bakıyorsunuz öyle? Acil su ve Cheryoung'u getirin bana!"
Jennie'min yüzüne doğru eğildim tam elimi yanağına doğru uzatmışken o güzel gözleri açıldı. Konuşmaya çalıştı ama konuşamadı.

Sonrası ise benim için tam bir karanlıktı.

Jennie'm bir anda titremeye başladı, nöbet geçiriyordu.
Ne yapacağımı bilemedim gözyaşlarım yanaklarımdan süzüldü, bağırdım birileri arkamdan tuttu beni sonra Jennie'mi benden aldılar. Beni tutan eller beni düştüğüm yerden kaldırdı ve minibüse götürdüler beni. Kucağıma Jennie'mi koydular ve aceleyle bir yere sürdüler. Jennie'min gözleri kapalıydı. Uyuyordu dimi? Ama çok ses vardı, uyanırdı o, biraz sessiz olsunlar.Kendimi çok çaresiz hissediyorum, o yaşadığı şeylere rağmen hala yaşıyor olması bile ne kadar güçlü olduğunun göstergesiydi ama ben ona yardım bile etmemiştim. Resmen ellerim bağlanmış, ne yapacağımı bilmeden bağırıyordum. Arabadan indik, Jennie'mi benden tekrar aldılar ve beni bir yere otutturdular. Jennie'm ordaydı görüyordum ama beni yanına almıyorlardı. Nereye gelmiştik? Burası benim adıma olan bir özel hastaneydi.

Kendime gelmeye başlıyordum. Hastaneye gelmiştik, Jennie'm ani bir nöbet geçirmişti ve ben hiç bir şey yapmamış, sadece bağırıp ağlamıştım. Jennie'min olduğu odadan bir doktor çıktı ve yanıma geldi.
"Sayın Lalisa Monobal, Jennie Kimin durumu şimdilik çok iyi olduğu söylenemez, hafızasının yarısından fazla bir bölümünü kaybetmiş. Geçirdiği nöbet çok abartılacak bir şey değil. Fakat hafıza problemi çok büyük ve en küçük bir olayda veya hafızasını çok zorlarsa adını bile unutabilir. Kısaca, bu iki ay Jennie Kimin karkaşadan uzak ve rahat geçirmesi gerekiyor."

----------------------------------------------
Selam!
Yeni bölüm karsinizda!
Nasıl buldunuz?
Sadece okuyup gecmek yerine lutfen begenip yorum yapar misiniz?
Simdiden tesekkur ederim.
Sizi seviyorum!!

Yıldızların ötesinde, FicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin