1.1

168 1 3
                                    

Birkaç satır, bir kaç cümle, bir kaç kelime.. 

Özgür olmak..

Birinin engellenmeden ya da sınırlandırılmadan istediğini seçebilmesi, yapabilmesi ve hareket edebilmesi durumudur.

Kollarımız bağlıdır bazen. Ya da değildir ama öyle hissederiz. Sıkışmış ya da kenara atılmış. 

"İnci hanım, geldik inebilirsiniz." Bana seslenen adam ile düşüncelerimden sıyrıldım. Kapımı açmış inmemi bekliyordu. Başımı sallayıp indim. Gösterişli konakta gözlerimi gezdirdim. 15 yıl önce nasılsa hala aynıydı. Hatta içimdeki hararet, koluma bağlanan o görünmez ipin hissettirdiği acı dahi aynıydı. 

Konağın -benim boyumun yaklaşık 3 katı olan- kapı iki yandan açıldı. Sonra o iki ela gözle buluştu gözlerim. Kalbimin en dibine gömdüğüm acı belirdi. Lanet olsun ona benziyorum. 

"Hoş geldin İnci." Yutkundum. "Hoş buldum Ağam." Babam.. Gözlerim babamın yanına dizilmiş annem ve ağabeylerime kaydı. Hepsi tebessümle bana bakıyorlardı. Annem yanıma gelip bana sıkı sıkı sarıldı. "İncim hoş geldin annem!" Gözlerim dolmuştu. Burnum annemin tanıdık sümbül kokusuyla dolmuştu. "Hoş buldum annem" Annem geri çekildi.

Yazgı ağabeyim çekingen bir tavırla yaklaştı yanıma. "Ay ışığım." Ağabeyimin sözleriyle gözümden bir yaş damladı. Ay ışığım derdi bana.

***

"Yazgı ağabey neden bana hep ay ışığım diyorsun?"

"Çünkü ay karanlıkta bile parlar. Sende ne kadar karanlıkta olursan ol her zaman parlıyorsun ay ışığım."

***

"Yazgı Ağabey!" Sıkı sıkıya sarıldım. Saçlarımı okşayıp kokladı. Burak ağabeyim kıskanır şekilde konuştu. "Bizi hiç özlememiş cimcime. Anca Yazgı ağabeyi. Hıh!" Burak ağabeyimi de severdim fakat Yazgı ağabeyim benim arkadaşım gibiydi. Eskiden benimle uyur, benimle ağlar; suçlarımı bile üstüne alırdı. Sırf babam beni dövmesin diye.

Burak ağabeyim daha fazla alınmasın diye onada sarıldım. Annem titreyen sesiyle konuştu. "Kızım odan hazır dinlen biraz. Akşam olunca gelinlerimiz ve yeğenlerin ile de tanışırsın." Sahi ya 15 yıl. Ağabeylerim evlenmiş çoluk çocuğa karışmış bile. Anneme başımı sallayıp eski odama geçtim. Herşey aynı idi. Herşeyin yeri aynı. İçeri girdiğimdeki burnuma dolan frezya kokusu dahi aynı. Çok yorgun olduğum için yatağa uzandım. Gözlerimi huzur bulmak umuduyla kapadım.

...

Sarsılma ile ne zaman daldığımı bilmediğim uykumdan uyandım. Gözlerimi açtığımda kumral saçlı, yeşil gözlü yaklaşık 4-5 yaşlarında olan bir kız çocuğuyla göz göze geldim. Bana çekingen bir tavırla gülümsüyordu. Bana benziyordu. Gülümsemesi bile aynı ben.  "Uyandırdığım için üzgünüm hala. Ama babam seni yemeğe çağırmamı söyledi." Daha hangi ağabeyimin kızı onu dahi bilmiyordum. Fotoğrafını bile görmediğim küçük kız bana hala diyordu. "Teşekkür ederim çağırdığın için." Kız kapıdan çıkacakken seslendim. "İsmin ne?" Kapının kolunu bırakıp bana döndü.

"İnci. Senin adın ne?" Dudaklarımı tebessüm doldurdu. "Benim adımda İnci." İnci'nin yüzündeki çekingenlik kendini heyecana bıraktı. "Memnun oldum İnci hala." Cevabımı almadan tok merdiven seslerinden anladığım kadarıyla hızlıca aşağıya inmişti. Bende toparlanıp aşağıya indim. Masa oldukça kalabalıktı. Herkesin üstünde gezindi gözlerim. Sonra tanıdık bir çift yeşile dokundu mavilerim. Yutkudum. Bora Karaca..

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 04 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

İNCİ (GEÇMİŞİN İZİ)Where stories live. Discover now