ᵃˢ̧ᵏ ᵛᵉ ᶜᶦⁿᵃʸᵉᵗ

255 21 113
                                    

Dazai yatakta oturuyordu. Ne bi' mimik ne de bi' ifade ile oturuyordu.

Boş boş, üzerinde kan ile çizilmiş mide bulandırıcı, bir o kadarda şaşırtıcı resme bakıyordu.

Bir fare resmiydi. Koca kulaklı, sırıtan, aptal bir fare resmi.

"Kendini çok zeki sanıyorsun, değil mi, Fyodor?" Dedi Kahve saçlı.

Arkasından bellerine dolanan çelimsiz kollar ve omzuna yaslanan kafa konuştu.

"Evet, hemde çok, Dazai."

"Sadece aptal bir farenin tekisin. Bu yaptığın için seni s*kseler bile affetmem!"

Fyodor, Dazai'den biraz çekilmiş, hâlâ yatakta dizlerinin üstünde oturuyordu.

"Ne yaptım Dazai? Seni aptal bir kukla gibi kullanılmaktan kurtardım, ve sen bana böyle mi teşşekür ediyorsun? Yazık."

"Neyden kurtardın!? Kullanılmaktan mı!? Salak! Sen benim sevdiğimi öldürdün! Sırf kendi egonu tatmin etmek için!"

"O sevdigin seni porselen bebek gibi kullanıyordu, Dazai! Benim egom ne alaka!?" Fyodor'un sesi kulak çınlatacak kadar gibiydi, Dazai'ın sinirini bozuyordu. O kulak çınlatan sesi ile söylenmeye devam etti. "Acınası haldesin Dazai! Ve o adam seni o kadar kör etmiş ki, bunu göremiyorsun!"

Fyodor yataktan kalktı, otel odasında ki balkonuna çıktı.

"Şimdilik gidiyorum, Dazai. Geri döndüğümde umarım gözlerin açılmış olur."

Dazai sinirle arkasını döndü.

"Seni küçük-"

Fyodor çoktan kırmızı bir kum olmuş, hava ile karışıp oradan uzaklaşmıştı.

"Agh! Bunu yapmasından nefret ediyorum! Önce geliyor, ayda yılda ilk defa yapmayı başardığım sevgilimi öldürüyor ve pof! Ortalıktan yok oluyor! Ugh! O sadece aptal bir Şeytan, aptal Şeytan!"

Odadaki kan, ceset ve öldürmek için kullanılmış olan herşey bir anda kırmızı bir kum oldu ve onlarda Fyodor gibi havaya karışıp Tanrı bilir nereye gitti.

Turuncu saçlı, çilli bir çocuk odanın kapısını çalmadan odaya hızla girdi.

Turuncu kafalı çocuk kapıyı çok sert açmış olmalı ki, yaptığı ses ile Dazai yatakta âdeta bir kedi gibi sıçramıştı.

"Aptal Dazai! Senin odandan çok ses geldiği için yine şikayet geldi! Ne yapıyorsun sen ya!?"

Kahve saçlı gülümsedi-az önce olan hiç bir şey olmamış gibi- ve turuncu saçlı çocuğa, kediyi andıran, kocaman açtığı gözleri ile baktı.

"Özür dilerim Chuu~ya." Dazai iç çekerek konuşmaya devam eder. "Bazen o kadar kapılıyorum ki ben bile ne yaptığımı anlamadan bir rüyada gibi davranıyorum ve insanları rahatsız ediyorum hep!"

İsmi Chuuya olan turuncu kafa, Dazai'ye biraz garipser şekilde baktı.

"Gizemli olmayı kes. Bu seni son uyarışım olacak. Eğer bir kere daha senin odandan bir şikayet alırsam artık seni..."

"Artık beni ne? Beni buradan atamayacağınıza göre, başka bir oda mı vereceksiniz?"

"Ugh... Evet. Yani düzgün dur."

Dazai kendini beğenmiş bir şekilde sırıtır.

"Ne oldu öyle? Benle uğraşmaktan sevgilin ile vakit geçirmediğin için sinirli misin yoksa?"

Chuuya ani bir yükselme ile "Evet seni aptal!" Dedi ve kapıyı çarpıp gitti.

Dazai, Chuuya'nın yaptığı yüz ifadesi ile aniden gülmeye başladı. Chuuya koridorda yürürken Dazai'nin gülme sesini duyunca siniri bozulmuş ama bir şey demeden sadece yürümeye devam etmişti.

Dazai yatağa yatmış hâlâ gülümeye devam ediyordu. Sanki daha on dakika önce sevgilisinin daha doğrusu eski sevgilisinin ölü bedeni ve kanı ile duvarına bir resim çizilmeş gibiydi...

Belki de artık Fyodor'un bunu yapmasına alışmıştı genç adam.

Yatağa uzandı ve eline karşısında ki televizyonun kumandasını aldı ve kanalları gezmeye başladı.

"Ugh... Bütün kanallar çok sıkıcı!"

"Hiç bir şey olmamış gibi davranıyorsun... Yine"

Kahve saçlı kafasını balkona çevirdi ve tahmin edin kim vardı? Evet, Fyodor!

Şaşırdık mı? Yok!

"Eh, bir süre sonra artık alışıyorum Fyodor. Her sevgilimi öldürmene falan. Ama aklımda hâlâ bir soru var."

"Hm, nedir o?"

"O cesetler ile ne yapıyorsun? Yoksa onları yiyor musunuz???"

Dazai meraklı meraklı Fyodor'a baktı.

"Ben daha çok 'niye yapıyorsun?' diye sormanı beklerdim açıkçası."

"Neden yaptığın umrumda sayılmaz."

"Ugh... Her neyse. O cesetler ile yaşam süremi uzatıyorum."

"Voov! İyiymiş... Sanırım."

Fyodor yatağın içine girdi ve bir fare edası ile Dazai'ın koynuna sokuldu.

"... Fyodor."

"Ne var? Uyumak istiyorum."

"... Fareye benziyorsun."

"... Senden nefret ediyorum."

"Bende seni seviyorum. İyi geceler fare Şeytan."

"..."

Fyodor uyumuştu ve yine balkonda olduğu gibi kırmızı bir kuma dönüştü ve hava ile karışıp yok oldu.

"Hmp... Acaba neden sevgililerimi öldüren birine böyle iyi davranıyorum? Sabah sırf onu öldürdüğü için sinir krizine girmiştim, şimdi ise koynumda uyumasına izin verdim... Hahaha! Kendimi bile anlayamıyorum artık!"

(Y/N: Bu kitabı içerek yazmış gibiyim aşırı fazla mantık hatası olmuş olabilir, onlar için özür dilerim. Ve nasıl ilerleyeceğini bilmiyorum, onun için de özür dilerim. VE BÖLÜMLER KISA OLURSA DİYE DE ÖZÜR DİLERİM.)

Cehennem Külü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin