0.0

119 13 6
                                    

neuvillette 400 yıl önce yargıçlık görevine ilk başladığı zaman furina'ya, opera salonundaki oratrice denilen terazinin ne işe yaradığını, neden orada olduğunu sormuştu. furina ise onun ezelden beri orada olduğu yalanını söylemişti.

tamamen yalan değildi aslında. belki o terazi egeria zamanında olmayabilirdi ama focalors başa geçtiğinden beri vardı.

kim bilebilirdi o terazinin aslında focalors'un kendisi olabileceğini...

oratrice'in furina'yı -kendisi hariç- idama çarptırılmasını kimse beklemiyordu. cihaz, onun ölüm cezasını an be an hazırlarken sahte tanrı başını eğmiş, gözyaşlarını akıtıyordu.

gezgin onun ismini haykırarak sahneden onun oturduğu koltuğa doğru zıplarken neuvillette hayrete düşmüş şekilde ikisini izliyordu.

furina bir damla gözyaşı daha akıttığında aniden tüm salon beyaz ışıkla doldu.

neuvillette kendini salonun sahnesinin tam ortasında dururken buldu. etrafına baktığında tüm koltukların ve bazı tahta parçaların havada olduğunu ve açık alanlara bakarak etrafında denizin olduğunu gördü.

önünde ise havada duran kocaman mavi bir kılıç ve altında da hiç tanımayan, furina'ya benzeyen, hayır, tıpkı onun aynısı olan bir kadını gördü.

ikizi veya kardeşi miydi? bir yansıması mıydı? geçmişinden kalan olabilir miydi?

tüm bu soruları kendi kendine içinde sorarken kadın kahkaha attı.

neuvillette kaşlarını çattı. "sen furina değilsin. kimsin?"

"ah, şaşkınlığın şu hoş sesi... bu kesinlikle herkesi kandırdığımın bir işareti. sorunu cevaplayacak olursak...

ben focalors, bilirsin, tanrı olan?"

"focalors," adamın sesinden hayrete düştüğü aşikardı. "neden herkesi kandırdın?"

"bu benim amacım değildi. kesinlikle değildi. ama semavi ilkeleri kandırmak için diğer herkesi de kandırmak zorundaydım.

hepsi o dehşet verici kehanet yüzünden. herkes suda çözünecek ve fontaine sular altında kalacak. bunun benden önceki tanrı egeria'dan bana miras kalması hiç hoş olmamıştı.

kesinlikle kehanetin gerçekleşeceğini biliyordu. ve yedi'lerden biri olarak semavi ilkelere karşı çıktığında başına geleceklerinin sorumlusu olacağını biliyordu.

daha okyanusun dibinde yaşarken bu konuyu tek başıma çok uzun düşündüm. semavi ilkeleri zekamla alt etmem gerekiyordu. herkesin hayatını kurtarmak için en azından kehanetin göstermelik olarak gerçekleştirmem gerekiyordu.

dediğim gibi, onun bunu bana miras olarak bırakması hiç hoş değildi. bir tanrının günlük işlerine ilaven bir de insan ırkını yaratmanın günahı eklenince her şeyi bir şekilde düzene oturtturmam gerekiyordu. neyse ne, durumu kabullenmek zorundaydım. ne okeanid hizmetkarı ya da yeni tanrı olmayı seçtim."

"demek sen de bir zamanlar egeria'nın okeanid'ten insana dönüştürülmiş hizmetkarlarından biriydin.."

"evet. insan olmak benim en büyük hayalimdi. hala da öyle. bir tanrı olduktan sonra kutsallığımı bedenimden ve ruhumdan ayırdım. geriye sadece insan olarak ilk günümdeki eski benliğim kadar saf ve şaşkın bir ben kaldı. şu an önünde duran ben, tanrı; arkamda bıraktığım insan ise furina adını verdiğim halim.

river of deceit ❀ neuvifuriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin