•1

370 48 51
                                    

Arada hoşuma giden fanart ve fotoğrafları koyabilirim, çok hoşlar da... 😿 İyi okumalar ballarım, oylarınız ve yorumlarınız çok değerli. Lütfen eksik etmeyin!
.
.
.

Yorgun beden sakince yanaklarını şişirdi, kafasını masaya gömerken eliyle kavradığı içki bardağını sıktı. Evet, Han Jisung, yaklaşık günlerdir buralarda sürünüyordu. Ağlamaktan gözlerinin altında torba oluşmuş, kenarları kızarmıştı. Peki ya onu bu duruma sokan etken ne olabilirdi? Tabii ki de takıntı haline getirdiği, kendisinden de çok sevdiği sevgilisinin onu terk etmesiyle başlamıştı her şey. Aşağılık herif ondan sıkıldığını ve boğucu olduğunu söyleyerek karşısında bambaşka birisiyle yiyişmeye devam etmişti. Bu iki yıllık ilişki için çabalayan tek taraf hep Jisung olurdu. En ince detayına kadar düşünen, zorlukları çeken de Jisung olurdu.

Tombul yanaklı çocuk şişirdiği yanaklarını söndürürken derin bir iç geçirdi, gerçekten de eziğin tekiydi. Düşüncelerine dalmışken yan masadan gelen kaba, kulak tırmalayacı ve bir ihtiyara ait olan ses ile bakışlarını o tarafa çevirdi. İhtiyar Jisung'a alaycı bir şekilde bakıyordu, yakında öksürmekten canı çıkacak olan adam konuştu.

"Hey, baksana. Burası senin gibi bebek suratlı veletler için fazla tehlikeli değil mi? Ne o? Yoksa sen de bedenini barlarda çürüten orospulardan mısın?" Dedi adam, birasından zevkle yudum alırken. Bu cümleler Jisung'un kanını kolayca kaynatmaya yetmişti bile, sertçe bardağını masaya vurup ayaklandı. Karşısındaki buruş buruş olmuş adamın yakasından tuttuğu gibi karnına sert bir yumruk geçirdi. Adam yerde acıdan kıvranmakla meşgulken Jisung gözlerini devirdi, tiksinerek saçlarını kavradığı adamın dökülmüş dişlerine yenilerini eklemek adına yüzünü masaya bastırarak sertçe sürttü.

Barda olan herkes onları izliyordu, bu sırada arkalardan bir adam belirdi. Bu adam; oldukça şık gözüken takım elbisesi, kolundaki -pahalı olduğunu her şekilde belli eden- saati, özenle fön çekilen saçları ve yüzündeki o soğukkanlı bakış ile buranın sahibi olan Lee Minho'dan başkası değildi. Minho kaşlarını çattı, şu an kavga etmek ile meşgul olan çocuğu iyice süzdü. Artık günler birbirini kovalarken neredeyse birkaç haftadır buraya düzenli olarak uğruyordu. Her geldiğinde de bara bir masraf çıkarmaktan kaçınmazdı, eğer on kez geliyorsa da dokuzunda olay çıkardı. Minho gergince saçlarını düzeltti, bu tatlı çocuk oldukça hoş tavırlara sahip olsa da kafayı buldukça Minho'ya zorluk çıkarıyordu. Artık sessiz kalmanın mantıksız olacağını düşündü Minho, haklıydı da. Bu ne zamana kadar devam edebilirdi ki?

Ağır adımlar ile ayakkabısının tabanını bilerek sertçe yere vuran Minho, piyasaya çıktığında tüm barı sessizlik kaplamıştı. Sakince kendinden daha küçük olan bedene yaklaştı, yüzü dağılmış ihtiyarı bir şekilde elinden kurtarmıştı. Saçları yaşlılıktan ağaran adam hızla uzaklaşırken Minho'nun bakışları başından beri sincabı andıran çocuğa sabitti. Eliyle barın kalanına işaret edip kaldıkları yerden devam etmelerini ima etti, böylece herkes kendi işine dönmüştü. Jisung keyifle güldü, elini karşısındaki yakışıklı genç adamın kravatına götürdü. Kravatı eline dolarken muzur bir sırıtış ile Minho'nun yüzüne baktı.

"Ohh, sen. Sanırım çok yakışıklısın! Bir kere öpsem olur mu? Ah, az önce tüm herkes sözünü dinledi bir de... Sert çocuk, severim." demişti Jisung. Sesi çok boğuk çıksa da Minho onu net bir şekilde anlayabilmişti, ellerini kızıl tutamlara daldırdı. Ne yapacağını düşünmeye çalışırken tatlı ve yanakları kıpkırmızı kesilmiş çocuğun ona sırnaşması pek yardımcı olmuyordu. Derin bir nefes aldı, çocuk sarhoş olduğundan etkilenmemek için direniyordu, kulağına ilişen ılımlı ses ile bakışlarını yapılı ve tuttuğu kadehi kurulamakla meşgul olan bedene çevirdi.

"Pure" Obsession. // MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin