Yüzüne dikkatlice baktığımda, gözlerinin altında hafif bir morluk olduğunu fark ettim. Jimin'in yüzünde bir hüzün ve korku karışımı bir ifade vardı. Fakat bu ifadeler, onun güzel biçimli yüzü, kiraz kırmızısı yanakları, şişkin dolgun dudakları ve minicik burnuyla bir erkeğin sahip olabileceği maksimum güzelliğin sınırını oldukça zorluyordu.Fakat bu düşüncelerimi kendime o zamanlar tabii ki kabullendiremedim. Bu tarz düşüncelerin iğrenç olduğunu düşündürdüren bir beynim, tam tersini düşünen bir kalbim vardı.
Gözlerimiz bir an için buluştu ve içimde garip bir his uyandı. Onunla minik de olsa bir bağ kurmuş gibi hissettim. Tatlı birine benziyordu, ona dalıp garip garip kendisine baktığım için ona göstermeye devam ettiğim bomboş bakışlarımı kesmem adına uyarıcı bir şekilde bana çekingence gülümsedi ama ben gülümsemesinde takılıp uyarıyı alamamıştım.
Gülüşü güzeldi, eminim ki geldiği yerdeki çoğu kız ondan etkileniyor, hoşlanıyordu. Benim de ona gülümsememle beraber şimdiden güzel bir bağ yakalayabileceğimizi kesin olarak anlamıştım.
Jimin, sınıfın önündeki boş sıraya oturdu ve sessizce etrafına göz gezdirdi. Öğrenciler arasında hafif bir gülüşme ve fısıltılar yükseldi. Kimse onun matematikteki başarıları dışında pek bir şey bilmiyordu ve bu da insanlarda merak uyandırıyordu. Onun okula geleceğini daha önceden söylenti olarak duymuştum bu yüzden diğer sınıf arkadaşlarım gibi acayip bir merakım yoktu. Ben ise sadece sessizce onu izliyordum, içimdeki merak giderek büyüyordu.
Etkinlik dersi boyunca Jimin sessiz kaldı, hiçbir öğrenciyle konuşmadı. Öğretmenimiz, ona yardımcı olmak için çabaladı, ancak Jimin kendini ifade etmekte zorlanıyordu. Onun sessizliği ve içine kapanıklığı beni rahatsız etti. Ona yardım etmek istedim, onunla konuşmak ve onu anlamak istedim.
Ders sonunda, öğretmenimiz Jimin'e sınıf arkadaşlarıyla tanışmasını ve onlarla iletişim kurmasını söyledi. Jimin, korkulu gözlerle etrafına baktı ve yavaşça ayağa kalktı. Kalbim hızla atmaya başladı, ona yardım etmek için adımlarımı attım.
"Merhaba, benim adım Jungkook. Seninle tanıştığıma memnun oldum" dedim, gülümseyerek.
Jimin, gözlerindeki korkuyu biraz olsun yatıştıran bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Teşekkür ederim, Jungkook. Ben de seninle tanıştığıma memnun oldum."
Bu küçük konuşma, aramızda yumuşak bir bağ oluşmasına neden oldu. Jimin, zamanla ders içerisinde daha da açıldı ve sınıf arkadaşlarıyla ilerdeki günlerde daha fazla iletişim kurmaya başladı. Bu süre içerisinde Jimin ile olan arkadaşlık bağımız ileri derecede ilerledi. Onun içindeki hüzün ve korku birkaç gün içerisinde, zamanla yerini mutluluğa ve güvene bıraktı.
Bu durum ta ki okulun en büyük sınıflarındaki iri yarı zorbaların, daha sadece on-onbir yaşlarındaki Jimin'i ikide bir köşeye sıkıştırıp, kişiye hiç mutluluk vermeyecek olan ifadelerinde bulunduklarına kadar...
~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
take me to church || jikook
ContoEşcinselliğin cezasının idama kadar gittiği bir dönemde, yani yıllar bin sekiz yüzleri gösterirken bulunduğu bölgenin soylu ailelerinden birinin aile üyesi olan Jeon Jungkook, bölgeye yeni taşınan yetim Park Jimin ile okulun matematik klübünde tanı...