Karanlık Savaş

21 4 0
                                    

  Bulanık bir şekilde duyduğum sesler yavaş yavaş netleşirken midemin bulunmasına engel olamıyordum.
"Auria beni duyuyor musun?"
"Auria!"
"Auria!"

  Gözlerimi açınca sadece derin bir nefes kadar dayanabildim. Kusarken bile hala başım dönüyordu. Sonunda başımı yerden kaldırınca Darnall hafifçe sırtımı sıvazlarken bir yandan bana peçete uzattı.
"Sen iyi misin? Ne oldu öyle?" Darnall' ın yüzünde endişeli bir ifade vardı.

"Emin değilim" yavaş yavaş o kolyedeki taşa dokunduktan sonra gördüklerimi hatırlamaya başladım. Hatırlamak yüzümü buruşturmama neden oldu.
"Bayıldıktan sonra bir şey gördüm... sanırım bir, taht odası?"

"Taht odası mı?" Darnall bir yandan düşünürken bir yandan elindeki taşı inceliyordu.

"Sanırım, iki tane adam vardı bi de..."düşündükçe daha fazlasını hatırlıyordum ama hatırlamasam daha iyi diye düşünüyordum.

"Bir de?"

"Bir gölge vardı, bir karanlık konuşuyordu."

"Konuşan karanlık mı?" Derken Darnall kafasını kaldırıp bana baktı.
"Bir çeşit rüya olmalı." buna daha çok kendimi inandırmaya çalışıyordum.
"Peki ya büyüse?"

"Büyü mü?" büyü kelimesini duyduğum an istemsizce korkuyla yutkundum.
"Evet, babaannemden böyle bir büyü duyduğumdan eminim."
"Nasıl?"

"Hatırladığım kadarıyla, eskiden büyü güçü olmayan insanlar bile kitaplardan ya da taşalar gibi özel eşyalardan yarım yamalak büyü yapabiliyormuş." Dedikten sora bir süre daha düşünceli bir şekilde taşı izledi.

  "O gördüğüm adam... öldü." bunu neden söylediğimi bilmiyordum. Ama söyleyivermiştim.
"Öldü mü?"
"Evet"
"Kim?" derken Darnall merakla yüzüme bakıyordu.
"Emin değilim, zırhı vardı." Hatırlamaya çalışırken gözlerimi odanın köşesinde bir yere dikmiştim.
"Asker mi?"

Olabilir anlamında kafamı salladım. Ardından Darnall sandalyesinden kalkıp hızlı adımlarla mutfaktan çıktı, bense arkasından bakmakla yetindim. Birkaç dakika sonra geri döndüğünde elinde eski küçük bir sandık vardı.
"Bu babaannemin eski fotoğrafları sakladığı kutu."
Kalktığı sandalyesine geri oturdu ve kilidi küflenmiş kutuyu kolayca açtı. Kutunun içi ağızına kadar fotoğraflarla doluydu. Bazıları siyah beyaz bazıları ise kirden kahve rengiyle dönmüştü.

  Darnall en üstteki fotoğraflardan birini alıp masaya bıraktı.
"Bu fotoğraf karanlık savaş olmadan sadece günler önce çekilmiş." Darnall fotoğrafa bakarken hafifçe gülümsüyordu.
"Karanlık şavaşa inanıyor musun?" Benim bu savaşa inanmamamın sebebi aslında savaş hakkında çoğu kişinin fazla bilgiye sahip olmayışıydı. Bu savaşa inanan tanrıçaların varlığına de inanırdı ve insanlar -ben dahil- ikisine de inanmayı reddediyordu.

"Tabii" parmağıyla fotoğrafı gösterdi. Fotoğrafta yanyana duran üç kişi vardı, üçüde zırhlıydı. Darnall parmağıyla ortalardaki bir adamı gösterdi. O adam da diğerleri gibi zırhlıydı ve suratının mutlulukla uzaktan yakından alakası yoktu.

"Onlar saraydaki üç ana ordudan sorumlu olan üç genç adamdı ,savaştan sadece birisi sağ kurtulabildi." parmağıyla oradaki adamı gösterdi, "O da benim büyük babamdı. Savaştan sonra babaannemle evlenip bu kasabaya yerleşmişler. Hayatını kaybettiğinde ben yeni doğmuştum o yüzden pek biliyorum." Büyükbabasını gösterirken gözleri gururla ışıldıyordu.

"Bu karanlık savaş... nasıl oldu?"
"Babaannem hep anlatırdı, ne kadar korkunç olduğunu." O anlatmaya başlarken ben de merakla dinlemeye koyuldum.

"Yaklaşık 120 yıl önce karanlık tanrıça Nyx annesini öldürüp tahta geçtikten sonra krallığı ve şatoyu zalimce yönetiyormuş. Bu sırada hayatta kalan ama zinadanda olan kardeşlerden ateş tanrıçası, kim olduğunun asla öğrenilmediği bir üst rütbeli askerle birlikte oldu. Küçük bir kızı oldu. Ateşin küçük varisi. Büyük ihtimalle birlikte olduğu o asker bu fotoğraftaki şu ikisinden biri." Büyükbabasının yanındaki diğer iki adamı işaret etti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 6 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Karanlık TanrıçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin