0.4

196 20 17
                                    

jungkook:
iyi geceler diliyorum.
müsaitseniz bir şey sormak istiyordum.

roseanne:
bu saatte?

jungkook:
ne var saatte?

roseanne:
saat gece 3?

jungkook:
ikimiz de uyanık olduğumuza göre
kimse kimseyi rahatından etmiyor demek değil mi bu?

roseanne:
ne diyeceksin jungkook?

jungkook:
sana söylemek istediğim bazı şeyler var, yüzyüze söylemem gerekiyor.

roseanne:
iyi kötü bir geçmişimiz var sonuçta.
sadece bunun hatrına kabul ediyorum.
nerede ne zaman?

jungkook:
ben senin odana gelirim.

roseanne:
benim odama mı?
yurttan mı bahsediyorsun?

jungkook:
yo, üniversitedeki odan

roseanne:
?

roseanne:
odam falan yok benim

jungkook:
nasıl?

roseanne:
basbaya yok.
nereden çıkardın?

jungkook:
aga ben neye bulaştım!!!

jungkook:
tamam neyse.

roseanne:
nerede, ne zaman?

jungkook:
yarın, öğleden sonra,
okulun yanındaki kafe?

roseanne:
uyar.

jungkook:
gömleğimin cebinde karanfille bekliyor olacağım.

roseanne:
seni komik şempanze :/

jungkook:
şempanze falan ayıp oluyor hanımefendi!

*

Kafeye yarım saat önce gittim. Yani heyecanlı sayılmazdım ama yine de uzun zaman sonra ilk kez böyle yüzyüze oturacak olmak geriyordu beni.

Avcumu açtım. Haneul'ün tempihlediği her şeyi elime not almıştım ve ellerim deli gibi terliyordu. Tamam sakin ol Jungkook dünyanın sonu değil ya... alt tarafı Roseanne. Seni terk eden Roseanne...

Evet ya! Ben boşuna mı trip atıyordum onca zaman! Neyse ne.. özür dilemem de gerekiyordu gerçi.

Topuklu sesi,
tanıdık parfümü..
Kafamı kaldırdım, gelmişti.

"Jungkook? Kusura bakma geciktim, biraz yoğundum da.."

Elini uzattı. Tanrım! Yanlış elimle tokalaştım... Neyse kendine gel Jungkook. Ani bir dürtüyle elini kendime doğru çekip sarıldım. Geri çekilmedi ve sırtımı sıvazladı. Ona sarılmak hâlâ aynı hissiyatı uyandırıyordu içimde, ilginç. Belki de son kez sarılıyorduk ama sonsuza dek kollarımda tutmak istiyordum onu, küçük bedeni fazlasıyla sarınılası duruyordu. Muhtemelen saatler sonra bu hareketime pişman olacaktım...

Ayrıldığımızda "Kusura bakma," dedim. "Sarıldım ama."

Kırmızı dudaklarını birbirine bastırdı. "Sıkıntı yok. Beraber geçmişimiz var sonuçta.." bakışlarını eline çevirdi. "Bu arada elimde mürekkep kalmış.. sana da bulaşmamıştır umarım- gerçi alnın da mürekkep olmuş. Senin elinde kalmış galiba."

Allah kahretsin! Hep beni bulur zaten, elimdeki yazılar terden birbirine girmiş...

"Elime mutfak için almam gerekenleri yazmıştım da bilirsin... sorumluluklar.."

love, rosie ✘ rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin