Hulton ailesi çok eski bir safkan büyücü ailesiydi. Ailenin her bir ferdi çalışmaya meraklı ve Hogwarts'ta öğrendikleri ile sınırlı kalmayı sevmeyen cinsten insanlardı. Cassiopeia'nın çoğu aile büyüğü karanlık sanatlara karşı büyük bir merakla yaklaşırdı. Nasıl olduysa Cassiopeia kendinde bu merakı ve arzuyu hiç bir zaman bulamamış ve kendini diğerlerinden korumaya çalışmıştı. Ailesinin karanlık sanatlara olan bu takıntısı korkunç geliyordu genç kıza. Cassiopeia daha 7 yaşındayken annesi, yaptığı bir kara büyünün ters gitmesi sonucu hayatını kaybetmişti. Annesinin şefkatli bir yapıya sahip olduğu söylenemezdi belki de ama yetenekli bir cadı olduğu su götürmez bir gerçekti. Ölümünden sonra Cassiopeia'nın kalbinde büyük bir boşluk ve özlem duygusu bırakmıştı. Daha küçücük bir kızken annesinin nasıl oldu da öldüğünü anlayamamış kimse de ona açıklama gereği duymamıştı. Ama genç kız büyüdükçe annesinin aslında karanlık sanatlara karşı olan takıntısı yüzünden öldürüldüğünü kavramıştı.
Cassiopeia Ravenclaw'lı olmaktan gurur duyuyordu. Ailesinin hiç bir zaman 'Her safkan büyücü Slytherin'li olmalıdır' diye düşünmedikleri için çok şanslıydı. Anne babasının ve abisinin Slytherin olmasına rağmen kendisi Ravenclaw'a seçilince babası ve abisi genç kızın sevinç ve heyecanına ortak olmuş, onu asla yargılamamıştı.* Ayrıca her iki büyükannesinin de Ravenclaw'lı olması da cabasıydı. Babasına göre önemli olan seçildiği bina değil, akademik başarılarıydı. Abisi oldukça yetenekli bir öğrenciydi. Kendi döneminde hem çok çalışkan birisi hem de bina başkanı olmayı başarmış bir insandı. Cassiopeia Cepheus'undan** gerçekten çok gurur duyuyordu. Ayrıca kendisi gölgelerde saklanmayacak kadar azimli bir kızdı.
* Aida: Başka bir evrendee en güzel halinleee
** Cassiopeia, Yunan mitolojisinde Etiyopya'nın kraliçesi ve Kral Cepheus'un eşidir. Kibri ve hoş olmayan davranışları sonucu Poseidon tarafından göklerdeki bir sandalyeye bağlanma cezasına çarptırılmıştır. Ama neden böyle bir cümle kurulmuş anlamadım o kısmı.Babaları her zaman abisi ve kendisine sevgi ve hevesle okumalarını tembih etmişti. Hulton malikanesi, büyük ihtimalle çoğunun bakanlık tarafından onaylanması olmayan eski ve tarihi ciltlerle dolu, büyük, geniş bir kütüphaneye sahipti. Bütün hayatı boyunca böylesine güzel ve gösterişli kitaplarla çevrili bir ortamda yaşaması Cassiopeia'nın daha küçüklüğünden beri kitap okumayı sevmesine neden olmuştu. Eline bir kitap alıp odasında saatlerce oturup kitabı okuyabilirdi. Kesinlikle çoğu kitabı tanıdığı ve çevresinde bulunan diğer insanlara tercih ederdi. Böylece diğer öğrencilerin onu ilginç bulmayıp sohbetlerine ve aktivitelerine davet etmemeleri genç kızı hiç de şaşırtmamış hatta beklediği bir şeymiş karşılaşmıştı bu tutumu. Belki de bazenleri gerçekten çok yalnız hissediyor olabilirdi ama her kitaplarına bir göz atsa sanki onlardan teselli bulmuş gibi hissediyor ve yalnızlığını unutuyordu. Neticesinde, Ravenclaw kesinlikle ona biçilmiş kaftandı.
❀❀❀
Bir daha ki sefere Riddle kütüphaneye girdiğinde koridorun köşesinde durakladı ve kendini etrafına bakınırken buldu. Cassiopeia'nın cam kenarına oturmuş kitap okuduğunu görünce aradığı şeyin kız olduğunu fark etti. Hâlâ vazgeçmemişken aklındakileri sormaya karar verdi. Hiçbir duygu barındırmayan sesi ile konuştu: "Neden bilmek istiyorsun?"
Sesi sessizliği bozdu ve Cassiopeia'nın yerinden sıçramasına neden oldu. Kafasını kaldırıp oğlana baktı. Sonrasında oğlana karşı sırrıttı ve söyledi: "Sana da merhaba."
Riddle cevap vermedi. Kızın yanına gelinceye kadar cam tarafına yaklaşmaya başladı. Sadece bir dakikalığına ikiside camdan dışarı bakıp ortalığı izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
<<𝙋𝙤𝙞𝙨𝙤𝙣>> 𝘛𝘰𝘮 𝘔𝘢𝘳𝘷𝘰𝘭𝘰 𝘙𝘪𝘥𝘥𝘭𝘦
Fanfiction❝ɴɪʏᴇ ʜᴇʀᴋᴇꜱᴛᴇɴ ʙᴜ ᴋᴀᴅᴀʀ çᴏᴋ ɴᴇғʀᴇᴛ ᴇᴅɪʏᴏʀꜱᴜɴ ʀɪᴅᴅʟᴇ?❞ ﹂ᴅᴇᴠᴀᴍ ᴇᴅɪʏᴏʀ 𝘖𝘳𝘪𝘨𝘪𝘯𝘢𝘭 𝘚𝘵𝘰𝘳𝘺 : @𝘊𝘰𝘶𝘯𝘵𝘖𝘯𝘐𝘭𝘭𝘶𝘴𝘪𝘰𝘯𝘴 𝘖𝘯𝘶𝘯 𝘩𝘢𝘬𝘬ı𝘯𝘥𝘢𝘬𝘪 𝘩𝘦𝘳 ş𝘦𝘺 𝘻𝘦𝘩𝘪𝘳𝘭𝘪𝘺𝘥𝘪, 𝘨ö𝘳ü𝘯üşü, 𝘨ü𝘤ü, 𝘷𝘦 𝘦𝘯 ç𝘰ğ𝘶, 𝘴𝘪𝘩𝘳𝘪...