Jisung ısrar etmedi telefonu kapattı. O sırada Jisung 'a ani bir cesaret geldi ve bu fırsatı değerlendirmek istedi direk kapıya yönelip bir hışımla kapıyı açtı karşısındaki kişiyi görünce olduğu yerde dönüp kaldı karşısında sakalları biraz uzamış, saçları eskisi gibi gür ve güzel kahverengi' nin en güzel tonunda olan adam vardı karşısında babası...
***
Jisung çok şaşırmış, bir o kadar da heyecanlanmıştı sonuçta babasını her zaman göremiyordu. Jisung' un babası ünlü aktör hella, Han hella. Jisung'un yüzüne rağmen babasının yüzü sirke satıyordu Jisung, babasını içeriye alıcaktı ki babası ayakkabısı çıkartıp o büyüleyici sesiyle konuşmaya başladı:
" Acilen buraya yeni bir lamba takmaliyiz, az kalsın donuyordum!"
Bunu demesi üzerine jisung kısa ama güzel bir kahkaha atarak babasına sarıldı
"Evin yolunu biliyor muydunuz ya siz?"
"Eh en azından arada uğruyorum yetmez mi?"
" Gel, gel içeride konuşalım"
İtiraz etmeden kendini salonda bulunan mavi - gri renklerindeki koltuğa bıraktı
"Han Jisung"
"Han Hella?"
"seninle bir şey konuşmaya geldim"
"Seni dinliyorum"
"Kısaca konuya giriyorum hayatımda bir adam var evleniyorum ayrıca benimle baban gibi değil arkadaşın gibi konuş Han Jisung "
" Tamam şimdi yürü git o zaman odanı biliyorsun"
"Arkadasca davranmak küfür etmek değildir Han Jisung"
"Ben felix'e gidiyorum anahtarı aldım"
"Tamam erken gel"
" Bu gece orda kalabilirim belki " diyip terliğimi giydim evlerimizin arasında 10 adım olmasına rağmen terlik giymeliydim. Ben tam zili çalacağım sırada kapı açıldı, kapının açılmasıyla karşımda Hannah ile Olivia' yı görmem bir oldu ama bir sorun vardı ki Olivia ağlıyordu. Hannah' a kaş göz hareketleri ile 'ne oluyor? ' diye sordum o ise eliyle telefon işareti yapıp mesaj olarak anlatacağını gösterdi
Fazla umursamamaya karar verdim kızsal bir sorun olabilirdi. İçeriye girince düşüncelerimden arınmak için kafamı sağa sola doğru salladım, salonda kimse yoktu odalarında olduklarını düşündüğüm için Felix'in odasına adımlayıp kapıyı tıklattım. Felix'in derin sesiyle söylediği 'GEL' lafını duyunca odaya daldım ama odada bir karmaşa vardı.
Öncelikle Minho,Felix,Hyunjin,Changbin ve Jeongin büyü yapar gibi yere oturmuşlar daha açık bir şekilde yere serilmişler. Sanki onları yanlış bir şekilde basmışım gibi gözünü büyülten jeongin, hiç takmayan felix, kahkaha atan minho ve changbin ve yine konuşarak drama yapan hyunjin "Ya bana çok pis baktı bakışlarında ölüyordum neden anlamıyorsunuz ya" benim geldiğimi şimdi fark etmişti hyunjin fark eder etmez de bana doğru koşup sarıldı aynı zamanda da "Ay askım gelmiş ya hoş gelmiş hayatımm" diye söylenmeye başladı
'Klasik bizim Hyunjin' diye düşündüm.
Minho, kahkahalarının arasında bana bakış atıyordu kedi gözleri kararmıştı ne olduğunu hiçbir şekilde anlamamıştım. Önce Olivia'nın ağlaması, sonra minho'nun bana karşı bakışları...
Ancak Minho'nun bakışlarında herhangi bir nefret, öfke,sinir ,üzüntü ya da kızgınlık yoktu ama inceliyordu beni gözleriyle süzüyordu.
Birden göz göze geldik ve bu garip ortamın sessizliğini ben bozdum
"Ne yapıyorsunuz aşk olsun toplandınız da beni neden çağırmadınız?"
"Askim valla unuttuk bizde zaten şimdi geldik valla" diyip yanağımı öpmeye başladı vıcık vıcık. Minho bize garip bakmaya başlayınca arkadan hyun'u uyardım.
"Hadi toplayalım şu şeyleri de büyü yapalım ayin yapalım"
Minho hızlı. Neyse etrafı topladık şimdi oturduğumuz yer düzenini şöyle ; Minho, sağ tarafında ben, sol tarafında jeongin. Benim sağ tarafımda hyunjin, Jeongin'in solunda changbin hyun'un diğer tarafında da Lix vardı.Herkes bir büyü yapıyordu ben sınavdan yüksek alma ve şans büyüsü yapıyordum diğerlerini bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçmasana oğlum
Fiksi PenggemarInstagramda povdan fic yazıyorum @stray.kings143 izin verdi çok çok tsklerr