Daha uyuyamadan odamızın kapısı açıldı. Etrafıma baktığımda siyah saçlı olan kızın odada olmadığını fark ettim. İçeriye giren dün bizi duşa götüren kadındı. Elindeki elbiseleri yataklarımızın üzerine bıraktı.
"Üzerinizi giyinin. İlk iş gününüz başlıyor." dediğinde elimde olmadan tedirgin olmuştum. Üzerime kadının bıraktığı kırmızı renkli ve oldukça kısa olan elbiseyi giydim. Elbisenin boyu beni oldukça rahatsız ediyordu.
Geçen sürenin ardından kadın yanımıza gelip bizi aşağı kata indirdi. Burası oldukça genişti. Pistte bir çok insan dans ederken bir yandan da içkileri servis ediliyordu.
"Sizin tek yapmanız gereken bar bölümüne oturup yanınıza gelen adamları eğlendirmek." dediğinde miğdem bulanmıştı. Bir kadın olarak nasıl bu kelimeleri sarf edebiliyordu.
İstemesem de emrine uydum. Yüksek sandalyelere oturduğumuzda Sena da bende korkarak etrafa bakıyorduk.
Senanın endişeli olduğu her halinden belliydi. Hafifçe koluna dokundum.
"Hey ! Bu kadar endişe etme. Yanında ben varım. Biri sana zarar vermeye çalışırsa seni korurum." Sena söylediklerime güldü.
"Eminim tabi. dedi yarı alayla. Bulunduğumuz konumdan ne kadar iyi dövüştüğünü kavrayabiliyorum."
Dediğine istemsizce kıkırdadım. Tam bir şey söyleyecektim ki yanıma oturan adamla dikkatim ona döndü.
Sert bir şekilde baktığım adam beni arsızca süzdü.
"Daha demin çok güzel gülüyordun. Benden bunu esirgeme." dediği şeye sinirlensem de bizi pür dikkat izleyen kadını düşünerek hafifçe tebessüm ettim.
"Yeni misin ?" dediğinde kafamı salladım. Ne kadar kadının dediğine uymaya çalışsam da böyle şeylere alışık değildim.
Adam ayağı kalkarak bana elini uzattı. "Gel pistte senin utangaçlığını atalım."
Adamın elini tutmadan yerimden kalktım. Adamsa bir bana bir de havada kalan eline baktı. Ardından kolunu sıkıca belime sardı. Öyle sıkı sarmıştı ki zar zor nefes alabiliyordum.
Piste geldiğimizde adam dans etmeye başladı. Dans etmeyi severdim. Fakat adamın dokunuşları beni o kadar rahatsız ediyordu ki.
Gözlerimi yumdum ve adamın varlığını unutmaya çalıştım. Eğer buradan kaçmak istiyorsam buradaki insanların güvenini kazanmalıydım.
Hafifçe dans etmeye başladığımda adam benden biraz uzaklaşıp vücudumu süzdü. Ben halen dans ederken adam bu seferde üzerime adeta yapıştı. Şu an ondan tek bir hamleyle kurtulabilirdim. Fakat buna katlanmak zorundaydım.
Bir süre daha dans ettikten sonra adam belimden destekleyerek beni barın dışında bulunan odalara doğru sürüklemeye başladı. Amacını anladığımda ise beni bir süre daha ilerletmesine izin verdim. Işığın oldukça loş olduğu bir bölüme geldiğimde ise adamın kolunu sertçe itekledim.
O kadar sarhoştu ki yarın bunları hatırlamayacağına emindim. Adam sendeleyerek duvara tutundu.
"Gel buraya güzellik, naz yapma" dediğinde artık sınırını aşmıştı. Hızla üzerine yürüyerek adamın yüzüne yumruğu bastım. Tam diğer yumruğu da indirecektim ki koridorun önünde bir gölge belirdi.
Hızla adamın yanına çöktüm ve onu yerden kaldırdım. Bu sırada gölgenin sahibi olan adam ortaya çıkmıştı.
Oldukça heybetli olan adamı daha önce görmemiştim. Büyük ihtimalle müşteriydi. Adam beni ve yanımdaki sarhoşu süzdü. Ardından yanıma geldi. Hem şaşırmış hem de korkmuştum.
Bu adamdan diğeri kadar kolay kurtulamayabilirdim.
"Senin görevin bu değil" dediğinde söylediği şeyi anlamamıştım.
"Ne demek istiyorsunuz "dediğimde sıkıntıyla bana baktı.
"Senin görevin diyorum bu kadar uzun boylu değil" dediğinde sinirlenmişe benziyordu. Tam ağzımı açacaktım ki beni susturdu.
"Takip et beni." diyerek adamı omzundan çekiştirerek yerden kaldırdı. Odalardan birinin önünde durduğunda kapıyı açtım. Omzundan sürüklediği adamı hışımla yatağa savurdu.
Sıkıntıyla bana baktı. "Tamam sen odana gidebilirsin. Gerisini ben halledeceğim." Neler olduğunu anlayamasam da bu odada daha fazla kalmamak için odadan çıktım. Bar bölümüne yaklaştığımda müzik sesi oldukça artmıştı. Bizden sorumlu olduğunu söyleyen kadına baktığımda bir kenarda adamın tekiyle içiyordu. Ona görünmeden hızlıca odama geçtim.
Odaya girdiğimde dün sorun çıkaran siyah saçlı kız sırtına krem sürmeye çalışıyordu. Kapıyı örtmemle hızlıca bana doğru döndü.
"Sakın ol benim" dedim. Kızın sırtındaki izleri görmemle içim sızladı. Bunlar kemer iziydi. Artık ayırt edebiliyordum. Yanına doğru gittim.
"Yardım etmemi ister misin ?" Yüzündeki ifadeden bunu istemediğini anlayabiliyordum. Fakat elinin uzanmadığı yerler vardı.
"Peki" dedi sadece. Elindeki kremi alarak sırtına nazikçe sürdüm. Sormak istesem de sormadım kimin yaptığını. Çünkü biliyordum ki bunu söylemek kolay değildi. Kremi yedirdikten sonra atletini üzerine örttüm. Oldukça yavaş davranmama rağmen acıyla inledi.
"Adın ne ?" dedi bana.
"Leyla" dedim sadece. Adımdan nefret ediyordum. Bu ismi aldığım an kaderim belli olmuştu.
"Senin ismin ne"
"Özge" dedi. Kafamı salladım usulca. Yatağıma gidip oturdum. O adama güvenerek doğru mu yapmıştım bilmiyordum. Fakat o an en iyi seçim buydu.
Kapının tıtıklanmasıyla irkildim. O kadın genelde kapıyı çalmazdı. Ayağa kalkarak kapıyı açtım. O adam karşımda duruyordu.
"Benimle gel" dedi sadece. Sessizce onu takip ettim. Boş bir odaya girince içimi endişe kapladı. Benim bakışlarımı fark etmiş olacak ki "Bir şey yapmayacağım. Sadece konuşmamız gerek" dedi.
Başımı salladım.
"Bak küçük kız. Anlaşılan o ki burada bulunmayı istemiyorsun. Sana yardımcı olabilirim." Bu sözleri bana Banu hocayı hatırlattı. O da böyle söylemişti. Güvenemiyordum. Bu hayattan kurtulabileceğime dair inancım çok azdı. Fakat burada kalmaktansa ölmeyi yeğlerdim.
"Peki ben size nasıl güveneceğim ? Sizde buranın adamısınız ?" dedim. Karşımdaki siyah saçlı adam elini cebine attı. Avcunun içine aldığı şeyi gözümün önüne getirdiğinde reflex olarak kollarımı başıma siper ettim.
Adam bana üzgünce baktı. O gözlerde kaybolacağımı düşündüm. Güzel ela gözleri vardı. O kada uzun süre baktım ki adamın elindeki şeyi unutmuştum. Kafamı çevirdiğimde ise kimlik gibi görünen şeyi okudum.
Komiser Savaş Aksoy...