güneşli bir gecenin sabahı

539 270 318
                                    

bölüm playlisti
perdenin ardındakiler - ankara'yla bozuşuruz
agust d - interlude: dawn
elyas taha - gece mavisi

bölüm playlistiperdenin ardındakiler - ankara'yla bozuşuruzagust d - interlude: dawnelyas taha - gece mavisi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


✯✯✯



"Bit artık Allah'ın cezası!"

Kitabı sertçe masaya çarptığımda kalınlığını göz ardı ederek çarptığım için çıkardığı tok ve yüksek sesle irkilmiştim. Bir an için sağını solunu kontrol ettikten sonra bir hasar almamasının verdiği rahatlıkla sandalyemde geriye yaslanıp gözlüğümü gelişi güzel fırlattım. Gözlük, bir nevi zihnimin içini yansıtan masamın üzerinde sürüklenip durduğunda oflayarak omuzlarımı düşürmemle gözümün önüne gelen birkaç tutam saçın sabrımı temsil eden bardağı taşıran son damla olması bir olmuştu.

"Yeter!"

Sinirle çıkan sesim boyası dökülmeye yeni yeni başlamış duvarlara çarpıp bana geri döndüğünde biraz fazla bağırdığımı fark ettim. Bu apartman kesinlikle iki kişiye fazla geliyordu. Başımı sandalyenin başlığına yaslayıp ellerim ile hem sakinleşmek hem de uykumu atmak adına yüzümü sıvazladım. Kendimi toparlamak, özellikle kaybedecek bir saniyem bile olmadığında, ders çalışmaktan çok daha zordu.

İyice kaykıştığım sandalyenin yanlarındaki kollara tutunarak aceleyle doğrulmak istemiştim ki kontrolsüz hareketlerim yüzünden duvara dayadığım kitaplar öfkeme meydan okumak ister gibi yan yatmıştı. Hâli hazırda bana yeterince zarar veren stres ve sinirin artık dışarı yansıdığına emin olduğuma göre bunu bir uyarı olarak almak şuan için, sanırım, en mantıklı hareket olurdu.

"Pekala..."

Buruşmuş kağıtların arasında kalan gözlük mendilini elime alırken nefesim yardımıyla gözlük camlarına buğu yaptıktan sonra öfkemi mendilden çıkarırcasına sertçe silmiş ve tekrar takınmıştım. Masamın üzerinde ne zaman oluştuğunu bilmediğim kahve lekesine gözüm takılırken tek sorunun bu olmadığı aşikardı. Farklı uzunluklarda uç kırıkları, lacivert kalemimden akıp sanatsal bir çalışmaya dönmüş mürekkep lekesi, masanın başka yerinde iç içe halkalar oluşturan kahve lekeleri, evin yedek anahtarı, silgi tozları, az önce okuduğu meydan okumayı kaybettiğini varsaydığım kitaplar da bir başka problemdi.

"Ne ara bu kadar dağıldın sen?"

Masayla ufak çaplı bir muhabbetin ardından kitapları duvara yaslamış, elimle uç kırıkları ve silgi tozlarından bir tepecik oluşturmuştum. Anahtar ve gözlük mendili çekmecede yerini alırken buruşuk kağıtlar ve tepecik de uzun süre önce çatlamış çöp kovamı boylamıştı. Kahve lekelerini daha sonra temizleyeceğime dair kendime bir söz verdikten sonra artık çalışmak hazır sayılırdım, yani sanırım.

ankara sahili Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin