Miley Cyrus-Angels like you
Minho hep bencil olmalıydı. Küçüklüğünden beri ona bu öğretilmişti. Bencil olmazsa zararı kendineydi.
Minho hiç çocuk olmamıştı, Minho nun çocuk olmasına izin verilmemişti.
Minho içinde hep bir kırıklıkla büyüdü.Evet Minho büyüdü ve bencil birisi. Çünkü ona bencil olması öğretildi.
Şimdi lise sona gidiyor ve aşık olduğu biri var ama o Minho yu sevmez değil mi? Bencil bir adamı kim severki.
Bang Seungmin. O çok güzel birisi özelliklede gülüşü. Minho onun gülüşüne aşık oldu olmaması gerektiğini bilerek.
Minho bencildi. En yakın arkadaşının kardeşine aşık olacak kadar bencildi diğer insanlara göre ama Bang Chan onun bencil birisi olmadığını biliyordu. Evde nelere mağruz kaldığını biliyordu.
Minho nun annesinin nasıl öldügünü biliyordu. Annesi sayılırdı o, onun ölümü hepsini kötü etkilemişti.
Chan Minho nun herşeyini bilirdi, bir şey hariç.
...
Minho gece boyu uyuyamadığı yataktan kalktı. Sırtı çok ağrıyordu. Tuvalete gitti, aynadan kendine baktı. Çökmüştü. Yıllar önceki Minho dan eser yoktu, göz altları şişmiş ve morarmıştı. Gözleri ise kıpkırmızıydı.
Kendini toparladı ya da öyle sandı. Babası evde değildi. Kahvaltı etmeden okula geçti. Chan ı gördü ve yanına gidip oturdu.
Chan ona seslendi. "Gece uyumadın mı Minho?" Minho kafasını iki yana salladı ve onu cevapladı. "Hayır, uyuyamadım."
Chan temas sevmedi, kardeşi temas bağımlısı olduğu için sadece ona dokunurdu. Minho da pek fazla temas eden biri olmadığı için onlada temas etmezlerdi ama Chan size sarıldımı dünyanın en mutlu insanı olurdunuz.
Chan arkadışının desteğe ihtiyacı olduğunu biliyordu. Minho rahatsız olmasın diye yandan sarıldı ona.
Minho bu anı bekliyormuş gibi Chan ı itti ve daha sıkı sarıldı ona, başınını Chan ın boynuna gömdü.
O sırada abisine bir şey vermek için gelen Seungmin gördü onları. Minho nun bu aralar iyi olmadığını o da biliyordu.
Abisi ve abisinin yakın arkadaşının yanına gitti ve sarılmalarına ortak oldu.
Sırtında başka kollar hisseden Minho kafasını kaldırdı. Seungmin ın yüzünü gördü. Kalbinin hızlandığını hissetti.
Minho Chan a yaslı olduğu için Chan onun kalbinin hızlandığını hissetti. Kafasını kaldırdığındaysa kardeşini gördü, kaşlarını çattı. Minho nun kalbi neden hızlanmıştı ki. Belki korkudandır diye düşündü Chan.
O an Minho hissettiği sıcaklık ile ağlamak istedi ama kendini tuttu, tutması lazımdı.
Başaramadı. Gözyaşları kendisinden habersiz Chan ın boynuna düştü. Chan arkadaşının dolu olduğunu biliyordu ama burda ağlamasının iyi bir olmadığını bildiğinden Minho nun kulağına fısıldadı.
"Minho, burda olmaz eğer biri görürüse babana gider, çıkışta bize gidelim istersen?" Minho kafasını gömdüğü boyunda salladı. "Tamam" dedi sadece eğer konuşursa daha kötü olacağını biliyordu.
İkiside Seungmin in varlığını unutmuşlardı. Seungmin Minho nun saçlarını okşamaya başladı. Minho dişlerini sıktı. Ağlamak istedi ama yapamacağını biliyordu her zamanki gibi bencil olup yapmaması gereken bir şeyi yapmak istedi.
Minho Chan ın kulağına fısıldadı. "Lütfen, gitsin Chan, lütfen gitsin."
Chan onu cevapladı. "Tamam sakin ol sen."Seungmin ne konuştuklarını anlamadı. Abisine baktı. Üzüntülüydü. O abisinin hiç bir zaman mutlu olduğunu görmemişti. Bu düşünceler Seungmin in gözlerini doldurdu. Boğazına yumru oturdu. Eğer biraz daha kalırsa ağlayacağını biliyordu. Hemen kalkıp gitti ordan.
Sınıftakiler onlara garip bir şekilde baktılar. Sonrada önlerine döndüler.
O gün tüm derslerde Minho yarı uyukladı. Çıkışta Chan ın evine geldiler.
Chan arkadaşının annesinin ölümünden beri ağlamadığını biliyordu. Minho nun kriz geçirebilme ihtimali yüksekti.
Babasının çalışma odasına girdi Chan. Orta düzeyde olan bir sakinleştiriciyi cebine attı.
Chan babasının çalışma odasındayken, Minho onu odada bekliyordu. Seungmin ise onlarla gelmeyerek arkadaşlarıyla dışarıda dolaşıyordu. Bu onlar için iyi bir şeydi.
Chan odaya geldiğinde Minho yu düşüncelerle boğuşurken buldu. Minho düşüncelerinden Chan ın geldiğini bile duymamıştı.
Chan en yakın arkadaşına sarıldı. Minho başını onun boynuna gömdü ve sabahtan beri ağlamamak için verdiği o savaşı bitirdi. Hıçkıra hıçkıra ağladı. Kalbini tutarak konuştu.
"Çok canın yanıyor Chan. Kalbim çok acıyor." Minho ağlamaktan nefes alamadı. Kendini suçladı ama kendini suçlamanın bir işe yaramadığını biliyordu.
Boğazındaki yumru gitsin diye boğazını tırnakladı. Chan onun kriz eşiğinde olduğunu biliyordu. Minho nun ellerini tutup ondan uzaklaştırdı ve sakın bir ses tonuyla konuştu. "Şhhtt kendine zarar vermek yok Minho."
...
Minho 15 yaşında.
Odasında sakince hiç bir şey yapmadan oturuyordu. Babası onu odasına kapatmıştı. Annesi öleli iki yıl oluyordu ve bu gün annesinin ölüm yıl dönümüydü.
Minho annesinin mezarına gitmek istemişti ama babası izin vermemişti.
Dış kapının sesini duydu Minho. Derin bir oh çekti. Belki şimdi annesinin yanına gidebilirdi.
En sevdiği krem rengi hırkasını üstüne geçirdi ve evden çıktı. Mezarlığa doğru yürümeye başladı. Hava soğuktu üşümüştü ama annesi için dayanmalıydı. Evet annesi için ama annesi onun için dayanmamıştı ki.
Aklına annesinin ona verdiği bir söz geldi.
"Yakışıklı oğlum benim. Sen en iyilerine layıksın ve ben seni burdan kurtarmadan asla gitmeyeceğim."
Annesinin o şefkatlı sesi huzur vericiydi. Minho mezarlığa girdi. Annesinin mezarının başına oturdu.
"Anne bak ben geldim. Oğlun geldi. Hiç bırakmayacağım dediğin oğlum. Sen beni bıraktın ama ben seni asla bırakmayacağım."
Uzun bir süre orda oturdu Minho. Ensesinde nefes sesleri hissetti. Arkasını döndüğü gibi siyah maskeli bir adam gördü. Bağırmak istedi ama adam eliyle hemen Minho nun ağzını kapattı.
O gün o mezarlıkta o siyah maskeli adam zorla Minho ya sahip oldu. Minho o gün insanın en yakınına bile güvenmemesi gerektiğini anladı çünkü o adam annesinin kardeşi kendisinin ise dayısıydı.
...
Ben olacağımı söyledikleri
herşeyim.
(I'm everything they said I would be)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
angels like you, 2min ✓
Fanfiction"Bebeğim, senin gibi melekler benimle cehenneme uçamazlar."